Geride bıraktığımız hafta genelinde döviz kurları oldukça hareketli idi ve diğer piyasa eğilimlerini de etkiledi. Farklı oranlarda olsa da, dolar tüm paralara karşı değer kaybetti. Faiz beklentilerinin diğer piyasalar üzerinde belirleyici olabileceğine yönelik endişelerin güçlü olduğu bir dönemde, döviz piyasalarından gelen sürpriz sayılabilecek hareketlilik kafaları karıştırdı.
Amerikan dolarına karşı euro ve Çin parasında gözlenen değerlenme eğilimi, döviz piyasalarındaki eğilimlere öncülük etti; söz konusu paralar son iki yılın en değerli seviyelerine ulaştılar. Riskten kaçınma eğilimini geciktirme, olası hasarları azaltma ve bilançoları koruma amaçlı yıl sonu tahminlerine daha ocak ayı sonlanmadan ulaşılması öngörülebilen bir durum değildi. Uzun vadeli faizlerin yükselmeye başladığı bir süreçte, emtia ve sermaye piyasalarında gözlenen yukarı yönlü hareketlilik ise başka bir sürpriz olarak karşımıza çıktı.
Yukarıdaki gelişmeler farklı olasılıkların da irdelenmesini gerektiriyor. Siyaseten ABD’ye yönelik güvensizliğin artması sebebiyle doların seri bir şekilde rezerv para olmaktan uzaklaşma eğilimine girmesi veya beklentiler hızla değiştiği için türev piyasalarda alınan pozisyonların eşanlı olarak kapatılmaya başlaması durumlarında, yaşadığımıza benzer eğilimler ilk elde karşımıza çıkabilir. Her iki olasılıkta da, geleceğe yönelik algıların dramatik bir hızla değişmeye başladığı ve sinsi bir şekilde riskleri azaltma eğiliminin ön plana çıktığı düşünülebilir.
Doların rezerv para özelliğini yitirmeye başlaması olasılığı, Vietnam Savaşı sürecinde ve Soğuk Savaşın bitmekte olduğunun belirginleştiği süreçte başlayıp 1970’li yılların sonuna kadar devam eden dönemi anımsatıyor! Söz konusu dönemde küresel ekonomi bir belirsizlikten diğerine sürüklenmiş ve çok ciddi sıkıntılar yaşanmıştı. İlk elde dolar yıpranmış, altına yönelimdeki artış sonrasında dalgalı kur rejimine geçilmiş ve eski alışkanlıklarında ısrarlı olanlar çok büyük kayıplara katlanmak zorunda kalmıştı. Risk yönetimi ve stagflasyon gibi yeni kavramlar ile bu dönemde tanışılmıştı. Yeni koşullara alışmak kolay olmamış, sistemi oluşturan kurumsal yapı ve profesyonellik anlayışı kapsamlı bir evrimden geçmişti.
Bugün ABD’nin siyaseten yalnızlaştığına tanık oluyoruz ve bu
durumun finansal işleyişi etkileyeceğini de biliyoruz! Doların
rezerv para özelliğini kaybetme eğilimine girmesi sürpriz
olmayacak; ABD’nin finansal tehdit ve sıkıştırmaları muhtemelen
yanıtsız kalmayacak! Sancılı bir şekilde olsa da güç dengeleri
farklılaşmaya devam edecek! Zorunlu nedenler ile yerel paralar ile
ticaret hacmi arttıkça doların ağırlığı kademeli olarak azalacak!
Farklı etkenler ile doların diğer paralara karşı değerindeki
dalgalanmalar ciddi sıkıntılar yaratacak; orta vadede ise söz
konusu para bugünkünden daha değersiz ve küresel açıdan daha
etkisiz olacak!
Doların diğer paralara karşı değeri konusunda bir dizi faktör kısa
vadede etkili olacak. Riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi,
ABD’nin muhtelif teşvikler ile deniz aşırı risk almış sermayeyi
geri döndürme çabaları ve faizlere ilişkin beklentiler doların
güçlenmesi yönünde rol oynamaya devam edebilir. Fakat diğer
taraftan piyasaların riskten kaçınma eğilimini olabildiğince
geciktirerek zaman kazanma çabası ve doların rezerv para olmaktan
uzaklaşması doların değer kaybına sebep olabilir. Yaşanabilecek
dalgalanmalar, güven bunalımını derinleştirebilir. Ortaya çıkacak
çekişme ve çıkar çatışmaları, ABD’nin finansal sermayeyi
yönlendirme yeteneğini aşındırabilir ve yalnızlaşma sürecini
hızlandırabilir.
Gelişmeleri kısa vadeli olarak ve at gözlüklerinin ardından izleyerek analiz edenler açısından, değerlendirilmesi gereken fırsatlar olabilir; fakat bu durum beklentilerin hızla olumsuzlaşabileceği riskinin azaldığı anlamına gelmiyor. ABD Ekonomisinde enflasyon baskıları öngörülmeyen bir şekilde artabilir ve faiz yükselişi öngörülen seviyeleri aşarak ciddi açmazların sebebi olabilir. 2018 yılı tüm beklentilerin olumsuzlaştığı ve gelişmelerin kontrolden çıkmaya başladığı bir dönem olarak tarihe geçebilir.