Sebebi ne olur ise olsun, tahvil piyasalarındaki belirgin fiyat hareketleri geleceğe yönelik beklentilerin değişmeye başladığı anlamındadır. Sistemi oluşturan kurumsal yapı ile önemli boyutta risk taşıyanların, bu gerçeği görmezden gelmesi ve kullanım tarihi geçmiş bayat senaryolarda ısrar etmesi ise oldukça ciddi bir çaresizlik durumudur.
Kurumsal yapı ile ciddi boyutta risk taşıyan büyük oyuncuların, potansiyel risk alma adaylarına karşı piyasa yapmasını anlayabiliriz! Fakat ellerini ve olası seçeneklerini çok iyi bilen para otoritelerine karşı blöf yapmak zorunda kalmalarının çok ciddi bir hata olduğunu kavrayabiliriz!
Gelişmiş ekonomilerin merkez bankaları, organize bir şekilde tahvil piyasasının daha fazla balonlaşmasını engellemeye, şişkinliği kontrollü ve parçalı bir şekilde azaltmaya çalışıyor olabilir. Son bir hafta geneline yayılan hareketlilik bu kanaati güçlendiriyor. Bu olasılık orta ve uzun vadeli tahvil getirilerinin dalgalı bir şekilde yükselmesi olasılığını artırıyor. Finansal piyasalar ise bu durumu beklentileri değiştirecek bir farklılaşma olarak algılamayı reddediyor; son altı ay içinde yaşananların sıradan bir tekrarı olarak görmeyi ve pazarlamayı tercih ediyor. Tablo böyle olunca, para otoriteleri ile finansal yapı arasındaki gerginlik kaçınılmaz olarak büyüyor; bir taraf dalgalanma bandını bir üst kademeye çıkararak gelişmeleri kontrolü altına almaya çalışırken diğerleri en azından bir süre daha bu olasılığın belirleyici olmasını engellemeye çalışıyor.
Küresel ölçekte tahvil getirilerinin bir üst banda kayması, menkul ve gayrı menkul şeklindeki varlık değerleri konusundaki beklentilerin olumsuzlaşması, riskten kaçınma eğiliminin yeniden belirleyici olması anlamına geliyor. Bu süreçte muhtemelen paranın devir hızı düşecek, bilançolar yıpranacak; ekonomik beklentiler olumsuzlaşarak iyimser senaryoları ve pazarlayanları edilgen hale getirecek.
Bu haftanın son iş gününde açıklanacak Haziran ayı ABD Tarım Dışı İstihdam ve İşsizlik verileri, yaşanmakta olan gerginlikler açısından özel bir önem taşıyor. Tehlikenin kokusunu alan finansal oyuncular, gerçekleri eğip bükerek günü kurtarmanın yollarını zorluyor! Para otoriteleri ise söylem ve eylemleri ile onları olumsuz seçenekler arasındaki en az olumsuz olanı yönündeki hizaya çekmeye çabalıyor! Bir taraf mevcut saçmalamaların büyümesinden, diğerleri ise günü kurtaramama olasılığına bağlı olarak kontrolü kaybetmekten korkuyor.
Sonuç ne olur ise olsun, tahvil piyasalarına ilişkin nimet külfet dengesi belirgin bir şekilde bozulmaya devam ediyor. Kaybetmemek veya kısmen de olsa kayıpları geri alabilmek için, çok daha büyük kayıpları göze almak gerekiyor. Bu tutarsızlığa oynayacak yeni yatırımcılar bulunabilmesi pek mümkün görünmüyor! Eğer riskten kaçınan bazı kesimlerin güven liman algısı yolu ile tahvillere ilgisi olmasa idi, belki de buralara hiç gelinmezdi; birileri de yüksek kaldıraçla değişken getirili menkulleri balonlaştırma fırsatını hiç bulamayabilir ve gerçekler ile bağlantısı olmayan iyimser senaryolar hiç gündeme gelmeyebilirdi!