Son iki hafta genelinde küresel piyasalarda yaşanan eğilimler gerginliğin artış eğiliminde olduğuna işaret ediyor. Daha baskın olmaya başlayan olumsuz eğilimler, beklentileri farklılaştırıyor ve kırılganlık yönündeki algıları besliyor. Sermaye piyasalarının daha fazla yükselemiyor veya geriliyor olması, tahvil piyasalarındaki tepkilerin güçlenmesi ile birlikte getirilerin yükseliş yönünde hareketlenmesi, emtia ve döviz piyasalarının güven vermekten uzaklaşması kafaları karıştırıyor. ABD para otoritesi karar organlarından gelen açıklamalar ve Orta Doğu merkezli jeopolitik uzlaşmazlıklar ise, geleceğe yönelik algıların bozulması yönünde etkili oldu.
Sistemi oluşturan kurumsal yapı ve azaltılamayacak kadar çok risk taşıyanlar, kısa vadeleri ucu ucuna ekleyerek günü kurtarmaya çalışıyor. Öncelikle üçüncü çeyrek bilançolarının şekilleneceği Eylül ayı sonuna kadar, önemli bir farklılaşma yaşanmasını ve panik eğilimlerin ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyor. Jeopolitik riskleri ve tetikleyebileceği olumsuzlukları şimdilik görmezden geliyor ve dolar faizlerinin Aralık ayında yükseltilmeyeceği yönünde bir fiyatlamayı belirleyici kılmaya çabalıyorlar. Böyle devam edemeyeceklerini biliyorlar!
Çin ve İngiltere’nin kredi notlarının düşürülmesi ile bu hafta sonu Almanya’da yapılacak seçimlerden çıkacak sonuçlar, hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız tablo açısından görece önemsiz kalıyor. Ancak ülkemiz ve ekonomimiz açısından gerginliği ve belirsizliği oldukça yüksek bir dönemin sahne almaya başladığını da hesaba katmak gerekiyor.
Dış finansman konusundaki beklentilerin olumsuzlaşması ve jeopolitik gerginlikler bizi çok yakından ilgilendiriyor. Bu koşullar, ülkemizi ciddi bir siyasi eksen kaymasına zorluyor ve böyle olmayacağı varsayımına dayalı tüm hesapları yıpratıyor. Önceliklerin kısa vadeli ekonomik gelişmelerden uzun vadeli jeopolitik olanlar lehine kayması, küresel beklentileri farklılaştırmaya aday görünüyor ve finansal eğilimlerdeki kırılganlığı tehlike sayılabilecek boyutlara taşıyor.
Koşullar, Ekim ayı ile birlikte fiyat oynaklıklarının artabileceği ve riskten kaçınma eğiliminin güçlenebileceğini düşündürüyor. Aralık ayında dolar faizi yükselmeyebilir diyerek ve olumsuz eğilimlere direnerek üçüncü çeyrek bilançolarının olumsuz görünmesini engelleyebilirsiniz; fakat bu eğilimi yılsonuna kadar sürdürmek pek olası görünmüyor.
Ekim ayı ile birlikte, döviz ve tahvil piyasalarında kurumsal yapının pak hoşlanmayacağı eğilimler belirleyici olmaya başlayabilir. Döviz piyasalarında son üç ay içinde gözlenen eğilimlerin ömrünü uzatarak tahvil getirilerinin düşük kalmasını sağlamak mümkün olamayabilir. Tahvil getirilerinde önlenemeyen bir yükseliş yaşanabilir; bu durum döviz, sermaye ve emtia piyasalarındaki eğilimleri tersine çevirebilir. Özetle söylemek gerekir ise riskten kaçınma eğilimi gözlenebilir ve ekonomik beklentilerin olumsuz yönde değişmesi de kaçınılmaz hale gelebilir.