Dün açıklanan eylül ayı enflasyon rakamları, piyasa beklentileri ile uyumlu bir görünüm sergiliyor. Tüketici Fiyatları yüzde 0,65 ve Yurt içi Üretici Fiyatları yüzde 0,24 oranlarında artış sergilemiş; yıllık oranlar ise sırası ile yüzde 11,20 ve yüzde 16,28 seviyelerinde gerçekleşmiş. Çekirdek enflasyon ise son on üç yılın zirvesine tırmanmış! Genel görünüm ve ortaya çıkan sonuçların arka planındaki koşullar, görünür gelecek konusunda olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor.
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız veriler çerçevesinde sormak gerekiyor! Enflasyon bundan sonra aşağı dönmeye başlar ve yüzde 7’lik 2018 yıl sonu hedefi yakalanabilir mi? Yakalanmasa bile yaklaşılabilir ve beklentilerin olumlu eğilim sergilemesi mümkün olabilir mi? Geleceğe yönelik ekonomik ve siyasi tasarımlar çerçevesinde, evdeki hesabın çarşıya uyması açısından bu soruya verilebilecek yanıtların önemli olduğunu dikkate almak gerekiyor.
Sorular şeklinde ifade ettiğimiz belirsizliği anlayabilmek açısından son bir yıl genelinde belirleyici olan koşulları saptamak ve bunlarda olası yaşanabilecek değişikliklerin bileşik etkisini öngörmeye çalışmak gerekiyor.
Son bir yıl genelinde küresel koşullar dalgalı bir seyir izledi. 2016 yılının son çeyreğinde belirsizlik çok yüksekti fakat 2017 yılının ilk dokuz ayı boyunca durum farklılaştı; yapay da olsa piyasa eğilimleri olumlu yönde seyretmeye zorlandı ve risk alma isteği uyarılmaya çalışıldı. Dolar faizlerindeki yükselişin ve bu yöndeki beklentilerin olumsuz etkisi, büyük ölçüde görmezden gelindi ve fiyatlanmadı. Küresel düzeyde faizler tarihi düşük seviyelerde kaldı, gelişen ülkelerin risk priminde kalıcı yükselişler yaşanmadı; emtia fiyatları yatay dalgalanmalar sergilenirken sermaye piyasaları yükselmeye zorlandı. Bu gelişmeler sayesinde, yıkıcı olabilecek türden fiyat istikrarsızlıkları yaşanmadı. Ancak bu şekilde devam edilemeyeceği yönündeki beklentiler güçlendi.
İçeride ise özellikle 2016 Temmuz ayındaki kalkışmanın ardından, ağırlaşan ekonomik sorunlar öncelikleri farklılaştırdı. Tek kullanımlık yaklaşımlar ile gelişmelerin kontrolden çıkması engellenmeye çalışıldı, büyüme ve istihdam öncelikli hale geldi. Küresel koşulların tesadüfi desteği sayesinde, bu yaklaşımların yan tesirleri şimdilik sahne almadı. Ocak ayında şok sayılabilecek kur artışları para otoritesi üzerindeki baskıları kısmen azalttı, fakat mali disiplinden uzaklaşılması kaçınılmaz hale geldi; mali sektör ve kamu kesimine ilişkin kırılganlık yönlü algılar güçlendi. Jeopolitik gelişmeler ise yaratabileceği ek gereksinimler ve tercih değişiklikleri nedeniyle, geleceğe yönelik belirsizliği artırmaya devam etti.
2018 yılı açısından ekonomik tercihlerde hareket alanımız oldukça dar ve Orta Vadeli Program hedefleri pek gerçekçi görünmüyor! Küresel koşulların olumsuzlaşması, erken seçimlerin gündeme gelmesi veya jeopolitik gelişmelere bağlı olarak dış politika açısından radikal sayılabilecek değişimlerin yaşanması ekonomi cephesini geri plana iterek ciddi sıkıntılar yaşanmasına sebep olabilir. Gelecek yıl genelinde ve eşanlı olarak, söz konusu olumsuzlukların hiç birinin yaşanmaması olasılığı ise yok denecek kadar az! Orta Vadeli Plan Hedefleri ve piyasalar, zorunlu nedenler ile bu durumu görmezden geliyor; beklentilere yansımasını önlemeye veya en azından olabildiğince geciktirmeye çalışıyor.