Küresel ölçekte geleceğe yönelik beklentilerin farklılaştığı ve finansal piyasa cephesinde fiyat oynaklıklarının artış eğilimine girdiği bir haftayı geride bıraktık. Dikkatlerin yoğunlaştığı para otoritelerinin, sürpriz sayılabilecek eylem ve söylemlerden kaçındığı gözlendi; şekillenmeye başlayan eğilimleri güçlendirecek veya terse çevirecek girişimlerden uzak durmaya çalıştılar.
Amerikan doları diğer paralara karşı yeniden değerlenmeye başladı; faizlere ilişkin beklentiler yukarı yönde hareketlenirken sermaye piyasaları mevcut düzeylerini korumaya çalıştı. Arz kısıntılarının 2018 yılında da devam edeceğine yönelik beklentiler nedeniyle enerji fiyatları biraz yükselirken diğer emtia fiyatları yatay eğilimler sergiledi. İyimser senaryolar için uzatmaların sonuna gelindiği ve riskten kaçınma eğiliminin güçlenmeye başladığı yönündeki algılar daha belirleyici oldu.
ABD Ekonomisinden gelen veriler ve siyasi gelişmeler, dolar faizlerinin yükselişine ilişkin beklentileri güçlendirdi; kasırgaların makroekonomik göstergeler üzerindeki etkisi rakamlara yansımaya başladı. Avrupa Merkez Bankası ise bu durumdan bağımsız olarak bir çeşit orta yol aradı; Euro’nun değerlenmesini önlemek ve faiz yükseliş olasılığını bir süre ötelemek adına Ocak ayında tahvil alımlarını 30 milyar düzeyine indireceğini açıkladı.
Özetlemeye çalıştığımız gelişmeler, özellikle tasarruf açığı olan gelişen ekonomileri belirgin bir şekilde sarstı; paraları değer kaybederken beklentiler olumsuzlaştı ve risk primleri yükselmeye başladı. Türkiye Ekonomisine ilişkin beklentiler de bu süreçte olumsuzlaşır oldu! Son bir buçuk aylık dönemde döviz sepeti bazında Türk Lirasındaki değer kayıplarının yüzde 10 düzeyine yaklaşmış olması sıkıntı yarattı!
Geride bıraktığımız hafta genelinde, döviz kurlarındaki yukarı yönlü hareketler nedeniyle finansal piyasalarımız gergindi. Bir önceki haftayı 3,67 seviyesinde kapatan dolar kuru, Merkez Bankasının Para Piyasaları Kurulundan çıkan ve piyasa beklentilerini tümüyle karşılayan kararlarına rağmen 3,84 seviyesine kadar tırmandı; tepki satışları sayesinde biraz gerileyerek haftayı kapattı. Bu süreçte tahvil ve mevduat faizleri yükseldi, geleceğe ilişkin beklentiler olumsuz yönde farklılaştı. Son iki aydır gerileyen güven endekslerine ilişkin endişeler büyüdü.
Ekim ayının son haftası genelinde yaşananlar, Kasım ayına ilişkin piyasa eğilimleri konusundaki belirsizliği hatırı sayılır ölçüde artırdı. Gerek yılsonuna ve gerek ise 2018 senesine yönelik tahminler belirgin bir şekilde olumsuzlaştı. Uzunca bir süredir iyimser senaryolar lehine piyasa yapılırken fiyatlanmayan ve yok varsayılan konular, küresel koşulların olumsuzlaşması ile birlikte devreye girmeye başladı.