Son bir hafta genelinde ülkemiz gündemine ipotek koyan
gelişmeler, beklentilerdeki olumsuzlaşma eğiliminin tüm çabalara
rağmen kırılamadığını düşündürüyor. Baskın seçimi iyimser senaryoya
dönüştürmeye çalışanlar cephesinde, tehlikeli türden bir panik
havasının yaşanmaya başladığı gözleniyor. Küresel koşullardaki
değişim ve uluslararası kurumlardan gelen son değerlendirmeler,
risk algılarının güçlenerek daha belirleyici olmasında etkili
oluyor.
Uluslararası Para Fonu’nun Türkiye Ekonomisine ilişkin son
değerlendirmeleri, iyimser senaryoları geçersiz kılıyor. Önemli bir
kredi derecelendirme kurumunun benzer endişeler ile yabancı paralar
cinsinden borçlanma notumuzu bir kademe düşürmesi de bu yöndeki
algıları pekiştiriyor. Doların faizlerine ilişkin beklentilerin
farklılaşması ile birlikte söz konusu paranın yeniden güçlenmeye
başlaması, özellikle gelişen ekonomiler üzerindeki olumsuz
baskıları güçlendiriyor.
İyimserlik sosu ile şirin gösterilmeye çalışılan seçim hamlesi
karabasana dönüşebilir
Küresel koşullardaki riskten kaçınma eğilimini besleyen değişim,
gündemimize ipotek koyan tepkisel gelişmelerin arka planını
oluşturarak, kırılgan olarak bilinen ekonomimize ilişkin
beklentileri olumsuzlaştırıyor; para otoritemizin son
girişimlerinden umulan sonuçların alınabilmesini engelliyor. Durum
böyle olunca güvensizlik artıyor, Siyasi İrade ve finansal
piyasaların paniklemesi kaçınılmaz oluyor! İyimserlik sosu ile
şirin gösterilmeye çalışılan baskın seçim hamlesinin karabasana
dönüşmesi olasılığı güçleniyor. Tepkisel yaklaşımlar ise ortaya
çıkan eğilimleri değiştiremiyor, tam aksine içine düştüğümüz kısır
döngüyü besliyor; çok sorunlu ve kırılgan olmanın bedeli daha yoğun
bir şekilde hissediliyor.
Ayrıca beklentilerin olumsuzlaşmasını önlemek adına devreye sokulan bazı uygulamaların, seçimlere yönelik siyasi hesaplar tarafından sabote edilir hale geldiğini, ekonomik koordinasyonun tükenme sınırlarını zorladığını da dikkate almak gerekiyor. Para otoritesi tepkisel bir şekilde enflasyon baskılarını geriletmeye çalışıyor; fakat Siyasi İrade enflasyon başta olmak üzere beklentileri olumsuzlaştıracak kararları devreye sokmaktan, aksi yöndeki çabaları başarısız kılacak girişimlerden çekinmiyor!
Geride bıraktığımız haftanın ortasında Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu, Geç Borçlanma Penceresi faizlerini yüzde 0,75 oranında yükselterek Türk Lirasındaki değer kaybı eğilimini terse çevirmeye çalıştı; amaç enflasyon baskılarının güçlenmesini önlemek ve makroekonomik beklentilerdeki olumsuzlaşmayı kırmaktı. Fakat olmadı, umulan sonuç alınamadı. Cuma günü öğleden sonra kimler tarafından yapıldığı veya organize edildiği belli olmayan, dolar kurunu 4,05 düzeyinin altında tutmayı amaçlayan döviz satışları devreye girdi. Yabancıların çoğu bu satışların ve fiyat oynaklığındaki sert gerilemenin normal sayılamayacağını gördüğü, küresel koşullardaki olumsuzlaşmayı hesaba kattığı için riskten kaçınma çabalarını hızlandırdı! Bu çekişme bu haftanın ilk yarısında da devam etti; Pazartesi akşamı Siyasi İrade tarafından açıklanan ekonomik paket sonrasında olumsuz eğilimlerin dizginlenmesi olanaksızlaştı, tepkisel döviz satışlarına devam edilmesine rağmen kurların yükselmesi önlenemedi.
Faizler yükseltildi, kullanılabilir döviz rezervleri azaldı ekonomik paket açıklandı