Küresel ekonomi, olağan dışı bir süreçten geçiyor. Çeyrek
asırdır hüküm süren sürdürülebilir olmayan eğilimler ve geleneksel
olmayan politikalar seti tekliyor; söz konusu dönem boyunca
ağırlaşmış sorunların ve buna bağlı olarak sinsice büyümesine izin
verilmiş çıkar çatışmalarının nasıl aşılacağı kestirilemiyor. Çok
yönlü beklentilerin olumsuzlaşması ve küresel piyasalar cephesinde
yıkıcı olabilecek türden fiyat oynaklıklarının yaşanması
engellenemiyor.
Geride bıraktığımız hafta içinde ABD ile Çin arasındaki ticaret
savaşı konusundaki gerginliğin büyümesi gündeme ipotek koymuş ve
tüm beklentiler üzerinde etkili olmuştu. Bu haftanın ilk yarısında
ise her şeyin anormal bir hızla değiştiğine, jeopolitik gerginliğin
yoğunlaştığı coğrafyada Rusya ile ABD arasındaki uzlaşmazlığın tüm
beklentileri olumsuzlaştırma nöbetini devraldığına tanık oluyoruz;
Çin Yönetiminden gelen ticaret savaşındaki gerilimi azaltma amaçlı
söylemler ise, olumsuz eğilimlerin hızla yayılarak gelişmelerin
kontrolden çıkmasını önlemek amacı ile kullanılıyor. Rusya, Türkiye
ve İran’a yönelik eşanlı spekülatif ataklar belirsizlik ve
kırılganlık yönündeki algıları beslemeye devam ediyor. Kafalar
karıştırılıyor ve güvensizliğin etki alanı genişliyor.
Küresel borç 237 trilyon doları aştı
Kısaca yukarıda özetlemeye çalıştığımız gelişmeler yaşanırken, küresel borç toplamının 237 trilyon dolar düzeyini aştığı yönünde bir rakam açıklanıyor! Birileri büyüyen çıkar çatışması nedeniyle keskinleşen kutuplaşmanın taraflarına, sistemik kırılganlığın çok yükseldiğini ve gerginliklerin büyümesine dayanamayabileceğini hatırlatmaya çalışıyor! Sürdürülebilir olmayan eğilimler ve geleneksel olmayan politikaların büyük katkısı ile ortaya çıkan bu eğilimin, en çok hangi kesimi güçlendirdiği ve hangi kesimi kırılganlaştırdığını görmek dayak yemeyi alışkanlık haline getirenlerin işine gelmiyor! Küresel borç rakamındaki yükseliş en çok Rusya ve Çin ikilisine yararken, olası daralmaların en büyük faturayı ABD ve müttefiklerine çıkaracağı bilinmiyor mu? Eğer durum böyle olmasa idi, son on yıl genelinde yaşanan eğilimlerin çok daha farklı olması gerekmez miydi?
Küresel ölçekte güç dengeleri değişiyor ve her şeyi farklılaştırıyor; bu eğilimi terse çevirmek isteyenler ise ne yapacağını bilemediği için saldırganlaşıyor. Oyun kurmanın zor ve bozmanın daha kolay olduğunu bildiği için, karşı tarafı sindirip korkutarak hata yaptırmaya çalışıyor; karşı tarafın direnmesi ve ciddi hatalar yapmaması durumunda, çok büyük maliyetlere katlanmak zorunda kalacağı ve çok yıpranacağını biliyor. Bu açıdan bakıldığında, Ocak ayı sonunda balonlaşmış piyasaların teklemesi sonrasındaki saldırganlıkları sürpriz saymamak gerekiyor. Türkiye’yi bölgesel ittifaktan uzaklaştırmak belki biraz zaman kazandırabilir, fakat sonucu değiştirmesi pek olası görünmüyor.
Rusya, sözsahibi olma isteğinden vazgeçmeyecek
Rusya, muhtemelen Suriye konusunda direnmeye devam edecek; Orta
Doğu ve Doğu Akdeniz konusunda söz sahibi olma isteğinden
vazgeçmeyecek. Bu durum Çin ile arasındaki stratejik ilişkiyi
gücendirebilir ve birbirlerini tamamlayıcı özellikleri, olası temel
eğilimler üzerinde belirleyici olabilir. Çin ise, kulağa hoş gelen
söylemler ve dik duruş ile tribünlere oynamayı sürdürebilir; cazibe
merkezi özelliği güçlenirken, çok uluslu şirketlerin önemli bir
kısmını ve arayış içindeki pek çok ülkeyi yanına çekebilir. Bu
süreçte ABD’nin giderek yalnızlaşması ve ağırlaşmış sorunlar
nedeniyle, kendi içinde bazı çözülmeler yaşaması kaçınılmaz hale
gelebilir.
1945 sonrasında şekillenen ve bir önceki dönemin sorunlarını çözen
Dünya düzeni, ömrünü tamamlamaya koşuyor. Mevcut sorunların çözümü
yeni bir anlayış ve buna uygun düzen gerektiriyor. Gelecek
konusunda çıkarlarını korumak ve belirleyici olmak isteyenler ise,
artık daha fazla kaçınamayacakları bir mücadeleye koşuyor. Pek çok
eğilimin son on yıl genelinde olduğu gibi devam edebilmesine
bağımlı olanlar, çok büyük hayal kırıklıkları yaşamak zorunda
kalabilirler! Kendilerinin yaratmadığı gündemlere veya eğilimlere
tepki vererek günü kurtarmaya çalışanlar açısından, yolun sonu çok
uzak olmayabilir!