Para otoritemiz tarafından açıklanan 2017 yılı Ödemeler Dengesi verileri, geleceğe yönelik belirsizliğin arttığına işaret ediyor.
Gerek küresel koşullardaki olumsuz değişim ve gerek ise Siyasi İradenin ekonomik öncelikleri, ortaya çıkan makro görünümü iyice kırılgan hale dönüştürürken beklentileri olumsuzlaştırmaya devam edebilir. Geride bıraktığımız senenin cari açığı 47,1 milyar dolar seviyesine yükselmiş ve dış finansman kalitesi bozulmayı sürdürmüş; Aralık ayına ilişkin rakam ise 7,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve tümü ile rezervlerden karşılanmış.
Makro görünümden bağımsız olarak cari denge konusunda çok şey söylenebilir ve beklentilerin olumsuzlaşması daha sınırlı tutulmaya çalışılabilir; rakamın büyümesinde enerji fiyatlarındaki artış ile net altın ithalatındaki sıçramanın belirleyici olduğu öne sürülebilir. Bu detaylara pek girmeden büyük resme ve çelişkilere odaklanmaya çalışacağız.
2017 yılı genelinde, büyüyen üçüz açık ekonomimizi kırılganlaştırmış, tek kullanımlık uygulamalar açıkların artmasına katkı yapmış. Büyümeyi zorlamak, olumsuzlaşan küresel koşullar nedeniyle çok daha tehlikeli hale gelmiş. Cari açık, Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın yüzde 5,6’sı düzeyine yaklaşmış. Görüntüyü farklılaştıran bazı kalemler devre dışı bırakıldığında, bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı yüzde 2 düzeyini aşmış. Bu durumda Tasarruf-Yatırım Dengesi açığının da oransal olarak yüzde 4 seviyesine yaklaşmış olması gerekiyor. Bu durumda döviz kuru ve faizlerin dalgalı bir şekilde yükselişi zorlaması, beklentileri kademeli bir şekilde olumsuzlaştırması anormal bir durum olarak görülemez.
Eğer net yabancı sermaye girişi oldukça yüksek olsa ve döviz rezervlerimizi artırabiliyor olsa idik, söz konusu üçüz açığa rağmen döviz kuru ve faizler geriliyor veya yükselmiyor olabilirdi; fakat olmadı!
Son iki hafta genelinde küresel ölçekte yaşanan gelişmeler, dış finansman açısından 2018 yılının daha sorunlu olabileceğini düşündürüyor. Bu koşullarda sormak gerekiyor: yatırımları artırmak ve büyümeyi zorlamak adına faizleri geriletmeye çalışırsak neler yaşamak durumunda kalırız? Yapısal bağımlılıkları ve dış koşulları veri alarak ekonomi politikalarını saptamak yerine, hiçbir şeye bakmaksızın üçüz açığı büyütmeye çalışmak ne tür sonuçlar yaratabilir? Kamu tek hesabı bir mucize yaratabilir ve faizlerin gerileyerek sıkıntı yaratmadan büyümeyi desteklemesi mümkün olabilir mi?