Bu yılın ikinci yarısının ilk haftası itibari ile ortaya çıkan küresel eğilimler, finansal piyasalar ve iş dünyamızın hayal kırıklığına uğraması olasılığını artırıyor. Başta ticaret savaşları olmak üzere muhtelif sebepler ile beklentilerin olumsuzlaşıyor ve riskten kaçınma eğiliminin güçleniyor olması, döviz kurları ve faizlere ilişkin umutları solduruyor. Aynı zamanda şekillenecek Siyasi İradenin, ekonomi konusundaki önceliklerine ilişkin belirsizlik de artıyor.
Piyasalar, bugün açıklanacak Haziran ayı enflasyon rakamlarını bolca tartışacak. Enflasyon baskılarının gelecekteki dozu ise, hemen girişte bahsettiğimiz küresel eğilimler ve siyasi önceliklere göre şekillenecek. Döviz kurları ve faizlerin gerileyemiyor olmasına tahammülü olmayanların sıkıntıları da, herkesi daha fazla etkileyecek. Yıllık enflasyondaki artış eğiliminin Türk Lirasındaki değer kayıpları ile ilişkilendirilmesi ve Siyasi İradenin ekonomik daralmaya tahammülsüzlüğü, evdeki hesapların çarşıya uymasını zorlaştıracak.
Ticaret Savaşları olarak anılan gelişmeler, dolar faizlerine ilişkin endişeleri bile gölgede bırakarak riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesinde etkili oldu. Önemli paralar değer kaybederken ve güvenli liman algısı ile gelişmiş ülkelerin devlet tahvilleri prim yaparken, dolardaki değerlenme sinyalleri tedirginliği artırdı. Sermaye piyasalarındaki satış baskısı daha etkili hale geldi; küresel ticaret hacmine ve makroekonomik eğilimlere ilişkin beklentiler olumsuzlaştı. Gelişen ekonomilerin ve şirketlerin risk primlerinde gözlenen artışlar, olumsuz eğilimleri güçlendirmeye devam etti. Kasım ayına kadar ticaret savaşları konusunda herhangi bir geri adım olmayabileceği endişesinin güçlenmesi, kurallı ekonomi çerçevesindeki öngörülebilirliği hızla gerileterek belirsizliği artırdı.
TL kayıplarını geri alamazsa enflasyon %14'ün üzerine çıkar
Siyasi İrade ise, ekonomi konusundaki yol haritasının küresel koşullar ve enflasyondaki eğilimden çok seçmen hassasiyetlerindeki değişime göre şekilleneceğinin sinyallerini vermeye başladı; yerel seçimlerin erkene alınması olasılığındaki artış, kurallı yaklaşım lehine lobi yapan finansal yapıyı gerdi! Maliye politikası çok güçlü bir şekilde sıkılaşmaz ve kararlı görünüm verecek şekilde yapısal reform konusuna odaklanılmaz, yabancı sermayeye güven verecek yaklaşımdan uzaklaşılır ise ne tür eğilimlerin yaşanacağını düşünmek bile istemiyorlar! Küresel olumsuzluklar, jeopolitik riskler ve dış politika açmazları ile seçmen hassasiyetleri muhtemel yaklaşım konusunda Siyasi İrade ile finansal kesimin ortak paydaya gelmesini zorlaştırıyor; yerleşik tasarrufun, sistemi oluşturan kurumsal yapının çıkarları doğrultusunda yönlendirilebilmesini nerede ise olanaksızlaştırıyor.