Küresel ve ulusal düzeyde gerçeklerin ve aşılması gerekli önemli sorunların, gündemin üst sıralarına tırmanmasına izin verilmediği bir süreçten geçiyoruz. Giderek ağırlaşan sorunlar ve büyüyen dengesizlikler ise enerji biriktirmeye devam ediyor. Uluslararası kurumlar, gelişmiş veya gelişen ekonomilerdeki siyasiler ile finansal piyasalar iyimser senaryolar üretmek üzere birbirleri ile yarışıyor; bu tür yaklaşımlar ile yeni ve yıkıcı küresel krizlerin engellenemeyeceği gerçeğini kimse düşünmek bile istemiyor.
Son bir yıl genelinde yaşananları hatırlamaya çalıştığımızda, nerede ise tümünün tepkisel nitelik taşıdığını görüyoruz. İngiltere’nin AB’den çıkış tercihi, ABD Başkanlık seçimlerinden çıkan sürpriz sonuç ve dolar faizlerinin yükseltileceğine yönelik endişeler azaltılamayacak boyutta risk taşıyanları harekete geçiriyor; riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi ve belirleyici olmasını engellemek adına her yol zorlanıyor. Kısa vadede sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmak için, iyimser masallar ile gerçeklerin üzeri örtülüyor; önemli uzlaşmazlıklar görmezden geliniyor, farkındalığın katledilmesi ve insanlığın koyun sürüsü gibi birilerinin çıkarı lehine güdülmesi peşinde koşuluyor.