Geride bırakmaya hazırlandığımız Eylül ayının son üç haftası genelinde yaşananlar, küresel ölçekte etkili ve yetkili kesimlerin kafasını çok karıştırmış olabilir. Kısa vadeli ve çelişkili iyimser zorlamaları birbirine eklemleyerek günü kurtarmaya çalışanların hesapları şaşmaya başladı. Üçüncü çeyrek sonu bilançolarını olduğundan iyi göstermek ve risk alma isteğini uyarmak peşinde koşanlar, umduklarını bulamadılar ve ciddi bir hayal kırıklığı yaşamaya başladılar.
Gelişen ülke paraları istikrarlı bir şekilde değer kaybetti, tahvil faizleri de dalgalı bir biçimde yükseldi. Bu süreçte Çin yönetiminin aldığı bir karar ilk tetikleyici olarak ön plana çıktı; paralarının açığa satılmasını engelleyen uygulamaları kaldırmaları, aksi yöndeki zorlamalara rağmen finansal piyasalardaki eğilimlerin yönünü değiştirdi. ABD para otoritesinin açıklamaları ise ortaya çıkan bu eğilimleri güçlendirdi. Son olarak Kuzey Irak referandumunun alevlendirdiği jeopolitik gerginlikler ve Almanya’daki seçimlerden çıkan sonuçlar, söz konusu eğilimleri panik aşamasının kıyısına taşıdı. Şimdilik pek dile getirilmese de, geleceğe yönelik küresel beklentiler hatırı sayılır oranda olumsuzlaştı.