Küresel piyasaların olumsuz yönde renk vermemeye çabalıyor olması, beklentilerin olumsuzlaşmadığı ve kırılganlık algısının sinsice güçlenmeye devam etmediği anlamına gelmiyor. Geride bıraktığımız hafta genelinde İngiltere genel seçimleri ve Avrupa Merkez Bankası toplantısına odaklanan kesimler, en azından Haziran ayı sonuna kadar eğilimleri olumlu çizgide tutmaya çalıştı; fakat öngöremedikleri bir Katar Krizi ile tanışmak zorunda kaldılar. Ortaya çıkan gerginliğin giderek büyümesi ise hiç istemedikleri bir durumdu!
Sistemi oluşturan kurumsal yapı ve ciddi boyutta risk taşıyan kesimler, kısa vadeleri uç uca ekleyerek beklentileri düzeltmeye ve gelişmelerin kontrolden çıkmasını engellemeye çalışıyor. Fakat görmezden gelmek zorunda kaldıkları gelişmeler, evdeki hesabın çarşıya uymasını engelliyor; hiç istemedikleri halde gerçekler ile inatlaşmak mecburiyetinde kalıyor ve üstlendikleri yükümlülüklerin taşınamaz hale gelmesini önleyemiyorlar!
İngiltere genel seçimlerinden çıkabilecek olası sonuçların, kısa vadede küresel eğilimler üzerinde etkili olması beklenmiyordu. Çoğunluğu kaybetmiş olsa da muhtemelen iktidar değişmeyecek; Avrupa Birliğinden boşanma süreci devam edecek. Avrupa Merkez Bankası ise sürpriz yapmadı; faizler ve tahvil alım programı değişmedi, piyasaları üzebilecek yeni bir söylem gündeme gelmedi.