Haziran ayında yapılan seçimler sonrasına ilişkin tahminlerin tutmadığı, piyasalar yolu ile yeni İktidarı yönlendirme girişimlerinin sonuçsuz kaldığı bir aylık bir dönemi geride bıraktık. Gerek ekonomi politikası ve gerek ise dış politikaya ilişkin öncelikler konularındaki belirsizlikler yüksek düzeyini korumaya devam ediyor. Piyasalar aracılığı ile ekonomi yönetiminin yapısı ve para otoritesinin özerkliği üzerinden belirleyici olmaya, bu yolla çıkarlarını gözetmeye çalışanlar şimdilik başarılı olamadı. İran’a yönelik ABD yaptırımlarına destek verilmeyeceği açıklaması da, pek belli etmeseler de yine aynı kesimleri rahatsız etti.
Kriz istemiyorsanız sermaye akımlarını yönlendiren kesimlere boyun eğeceksiniz
Kırılgan olarak bilinen gelişen ekonomiler açısından, dış politika ile ekonomi politikası arasındaki illiyet bağının oldukça güçlü imiş gibi gösterildiği bir süreçten geçiyoruz. Eğer kriz istemiyor iseniz, sermaye akımlarını tehdit veya teşvik ikilisi ile yönlendirme gücüne sahip olan kesimlere boyun eğeceksiniz; önce enflasyon ve yapısal reformlar diyecek, çeşitli vadelere ilişkin eylem planları açıklayarak kendinizi bağlayacak, dış politika tercihleri konusunda bu güçlere boyun eğeceksiniz! Yok, eğer bu iki politika bileşeni arasındaki varsayılan ilişkiyi ortadan kaldırmaya çalışır ve boyun eğmezseniz yıpranmayı göze alacaksınız!
İşte, bu deli gömleğini giydirmeye çabalayanlar ile yırtıp atmayı zorlayanlar arasındaki çekişmeyi izliyor olabiliriz! Son bir ay genelinde, piyasalar aracılığı ile İktidarı geri dönüşü ve başarı şansı olmayan yola sürmeye çalışanlar iki kez ciddi hayal kırıklığı yaşadı; ekonomi yönetimi üzerinde belirleyici olamadılar, para otoritesini talepleri doğrultusunda yönlendirmeyi başaramadılar. Her ikisinde de döviz kurlarının sert bir şekilde yükseldiğine, finansal piyasaların sarsıldığına ve beklentilerin bir kademe daha olumsuzlaştığına tanık olduk.
Amerikalı rahibin serbest bırakılmaması, olağanüstü halin yerinin yeni bir yasa ile doldurulması ve ABD’nin İran yaptırımlarına kayıtsız kalınması türünden diğer gelişmeler ekonomi cephesinde yaşananlar ile kısmen örtüşüyor. Eğer ekonomi konusunda piyasalar aracılığı ile pazarlanan ve fiyatlanan senaryolara teslim olunsa idi, beklentilerin bozulmaması adına aksi yöndeki tercihlere boyun eğmek zorunda kalınabilirdi! Tercihlerin, artık çıkar birliği çatışmaya dönüşmüş kesimler ve aracıları ile uzlaşmamak yönünde olduğu düşünülebilir. Döviz kurları ve faizlerdeki dalgalanmalar, beklentilerdeki bozulmalar bu nedenle kısmen göze alınmış olabilir! Vesayet ve kırılganlık yaratan bağımlılıklardan arınmak adına gereken cesaret ve kararlılığın, rejim değişikliğinde arandığı varsayılabilir!
Öncelikler kısa vadeden uzun vadeye değişmeli