Uğur Civelek Dünya Gazetesi

Varlık balonları öncelikle son sahiplerini yakabilir!

Sürdürülebilir olmayan eğilimler ve ağırlaşmış sorunlar nedeniyle kimlerin hangi eğilim lehine ve neden piyasa yapmaya çalıştığını anlamanın giderek zorlaştığı bir süreçten...

30 Ağustos 2017 | 329 okunma

Sürdürülebilir olmayan eğilimler ve ağırlaşmış sorunlar nedeniyle kimlerin hangi eğilim lehine ve neden piyasa yapmaya çalıştığını anlamanın giderek zorlaştığı bir süreçten geçiyoruz. Azaltılamayacak kadar büyük risk taşıyanlar ve bunları fonlayan kurumsal yapı kendi çıkarlarına dokunan olası tüm eğilimleri engellemek için her yolu denemek durumunda kalıyor. Faizlerin yükselmesini, doların güçlenmesini, riskten kaçınma eğiliminin belirleyici olmasını, beklentilerin kontrol edilemeyecek şekilde bozulmasını istemiyorlar! Başkalarına ne olduğunu umursamadan kurtulma şansı arıyorlar!

Sorunlar ağırlaştıkça tahammül edilemeyen eğilimlerin sayısı artıyor, kısa vadede günü kurtarmaya çalışmanın yan tesirleri büyüyor. Yozlaşmış düzenin biraz da olsa ömrünün uzatılabilmesi, çoğunluğun aldatılmasını ve gerçeklerin birilerinin çıkarlarına göre eğilip bükülmesini gerektiriyor. Kaçmaya çalıştıkları her hangi bir eğilim, yine uzak durmaya yoğunlaştırdıkları bir başka eğilimi güçlendiriyor ve diğer olumsuzlukları tetiklemesi önlenemiyor. Ne demek istediğimizi netleştirmeye çalışalım!

Sene başından bu yana Amerikan Doları dalgalı bir şekilde değer kaybediyor; çünkü azaltılamayacak kadar büyük risk taşıyanlar böyle olmasını istiyor. Söz konusu kesimler aynı zamanda ABD para otoritesinin faizleri yükseltmesini de geciktirmeye çalışıyor. Bu ikisinin kısa vadeden öteye eşanlı olarak gerçekleşebilmesinin de pek mümkün olmadığını biliyorlar ve bu nedenle kısa vadeli masallar ile kafa karışıklığı yaratmak üzere ABD’deki siyasi tıkanıklıkları amaçlarına uygun bir şekilde kullanmaya çalışıyorlar.

Öyle ki bazı kesimler, gelişen ekonomilerin güvenli liman haline geldiğini iddia edecek kadar ileriye gidebiliyorlar! Bunu öne sürenlere sormak gerekiyor: 2011 yılındaki Arap Baharı ve 2013 Mayısındaki faiz uyarıları sonrasında neden tam tersini yapmak üzere harekete geçilmişti? Ne diyelim her kesimin kendi çıkarlarını korumak adına diğerlerini kullanmaya veya başka bir deyişle kullanışlı açgözlüler yaratarak harcamaya çalıştığı bir dönemden geçiyoruz!

Doların değer kaybetmeye devam etmesi, gelişen ekonomiler üzerinden emtia piyasalarını da hareketlendirir, ABD’deki enflasyonist baskı artışını ivmelendirerek faiz yükselişlerini hızlandırır; riskten kaçınma eğilimini güçlendirerek bu eğilimlerin yıkıcı olabilecek sertlikte yön değiştirmesi için enerji birikimine sebep olur. ABD’deki borçlanma tavanı konusuna ilişkin belirsizlik ise faiz yükselişini geciktirmek yerine riskten kaçınma eğilimini doğrudan güçlendirerek doların değerlenmesi yolu ile yıkıcı olmasına sebep olabilir!

Yukarıda kısmen örneklemeye çalıştığımız büyük çelişkiler, esas niyetin gizli tutulmaya çalışıldığını düşündürüyor. Eğer doların 2003-2007 yılları arasında olduğu gibi fonlama parası olma rolüne geri döneceği algısı pazarlanır ve gelişen ekonomilerin yatırımcıları cari fiyatlardan risklerini bunlara devredebilir ise birileri rahatlayacak! Faaliyet dışı gelir yaratan saatli bombaya dönüşmüş olan riskli pozisyonların, oyun kurucuların elinde patlaması önlenmiş olacak! Statüko kısmen de olsa korunacak, güç dengelerinde büyük değişiklikler pek yaşanmayacak! Gelişen ekonomilerin etkili ve yetkili kesimleri de, kaçan veya yastık altına inen sermaye geri dönsün diye bu kısır oyuna destek vermek gafletinde bulunacak! Sonuçta gelişen ekonomiler istikrarsızlık bataklığında çırpınacak ve bu tuzağı hazırlayanlar onlara danışmanlık yaparak yol gösterecek!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Fiyatlama davranışları ve zorunlu değişim 23 Şubat 2019 | 292 Okunma Bunalım var dengelenme yok! 16 Şubat 2019 | 277 Okunma Kredi mekanizmasi çalışmıyor ve ekonomi boğuluyor! 27 Eylül 2018 | 681 Okunma İyimser olmayı zora sokan küresel olumsuzluklar! 25 Eylül 2018 | 272 Okunma Küresel koşullar ve olumsuzlukların artan bulaşıcılığı 20 Eylül 2018 | 426 Okunma