Atatürk Havalimanı’ndan İzmir’e gidecek uçağımız, Florya’ya en
yakın pistte son hazırlıklarını yaparken, AVM’ler, iş merkezleri ve
toplu konutlarla betona gömülmüş çevreye bakıyordum.
Birden lise yıllarımın Florya’sını hatırladım.
Eski Türkiye’nin eski Florya’sını…
* * *
Yaz tatillerimizin bazı gecelerinde Şenlikköy’den başlayıp,
tarlalar ve her türlü meyve ağaçlarının yemyeşil bir örtü gibi
kucakladığı bahçelerin arasından geçerek, o zamanki adıyla Yeşilköy
Havaalanı’nı çevreleyen tel örgülere çıkardık.
Eski Türkiye’de terör olmadığından kimse bize “Hey, gençler
nereye gidiyorsunuz” diye sormazdı.
Biz de tel
örgülerin hemen yanı başına uzanarak, uçakların iniş kalkışlarını
izlerdik.
Hele “Caravelle”lerin lastiklerinden kıvılcımlar çıkararak piste
konduğu anların seyrine doyamazdık.
Sonra yine aynı patikadan yürüyerek Şenlikköy’deki evlerimize
dönerdik.
Doğa öylesine bakirdi ki, yol boyunca önümüzden kaçışan
tavşanlarla oynaşırdık.
Gündüzleri de Florya
plajlarının içinde kitap açılıp okunacak kadar berrak sularından
çıkmazdık…