Dün sabah 7’den 77’ye gemi dolusu Fenerbahçeliler, her yıl olduğu gibi, Kadıköy’den kalkıp, Başkanımız Ali Koç’un liderliğinde Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gittik.
Saat dokuzu beş geçe, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunup, karanfillerimizi denize attık.
Ata’nın son günlerini geçirdiği Saray’daki odasını ziyaret etmek için sabahın kör karanlığından itibaren uzun kuyruklar oluşturan yurttaşlarımıza el salladık…
Hafızalarımıza kazınan ise; Saray’ın denize bakan cephesine, yapıya oranla küçük bir bayrağın asılmış olması ve Atatürk posterinin bulunmamasıydı.
Dönüşte bir okurum aradı.
“Size Dolmabahçe Sarayı'nın bağlı bulunduğu Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nın telefon numarasını veriyorum. Numarayı arayın, bakın neyle karşılaşacaksınız!.. Duyduklarınıza şaşıracaksınız!” dedi.
Meraklanmıştım.
Hemen aradım.
Çıkan ses aynen şunları söylüyordu:
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı'na hoş geldiniz!..”
Eeee bunda ne var diyeceksiniz?
Buraya kadar bir şey yok.
Okurumu şaşırtan anons bundan sonra başlıyor.
Bir erkek sesi Arapça bir şeyler söylüyor.
O ses, sanırım dahili numarayı bilenlerin ne yapmaları gerektiğini Arapça belirtiyor!
Anlıyorum ki, bana telefon numarasını ileten okurum, uluslararası kabul gören uygulamaya göre; turistlerin ziyaretine açık bir müzede yapılması gereken ikinci anonsun İngilizce olduğunu bildiğinden, Milli Saraylar İdaresi'nin bunun yerine Arapça'yı tercih etmesine şaşırmış!..
Doğrusunu isterseniz ben hiç şaşırmadım.
Hatta sevindim diyebilirim!