Sıkıştıkları anda başlıyorlar yalan söylemeye! Olmadı, daha önce
söylediklerini inkar ediyorlar! O da mı tutmadı, bu kez en rahat
kullandıkları silaha, iftiraya sarılıyorlar!..
Yalan, inkar ve iftira yağmuruyla şaşkına çevirdikleri toplumu, eşi
görülmedik bir dezenformasyona boğarak “iktidar, hep iktidar”
hesapları yapıyorlar.
Öyle ki, yalan üretmek için bir fabrika geliştirilmiş olsaydı,
inanın bunların karşısında duramaz, hemen kapanırdı!..
* * *
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ensar Vakfı’ndaki çocukların
mağduriyetini anlatırken, Aile ve Sosyal Planlamalar Bakanı Dr.
Sema Ramazanoğlu’na hitaben söylediklerini nasıl da çarpıtıp,
yalan, inkar ve iftirayla akıllara durgunluk veren bir anlam
katmaya çalışmadılar mı?
Cinsel saldırı kurbanı zavallı çocukların hayatları boyunca
etkisinde kalacakları dayanılmaz travmaları unutturup,
Ramazanoğlu’nu saldırıya uğramış bir mağdur gibi göstermek için
müthiş bir gayretin içine girmediler mi?
“Bir kereden bir şey olmaz” diyenler, bir kerecik bile “Bu 45
çocuğun geleceği ne olacak? Gelin bunu konuşalım” dediler mi?..
* * *
Bir süredir dillerine dolamışlar büyük ozan Aşık Veysel’i, yatıp
kalkıp “Tek parti (CHP) zihniyeti Aşık Veysel’i Ankara’ya sokmadı”
yalanını söylüyorlar.
Haydi bunların işi gücü yalan dolan!
Peki ama Türkiye’nin Cumhuriyet tarihçileri ve halkbilimcileri
niçin susuyorlar?
Allah’tan korkmayan, sinmeyen ve her türlü baskıya karşın topluma
gerçekleri anlatmayı sürdüren bilim insanlarımız da var. Örneğin 9
Eylül Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Oktay Gökdemir
gibi…
Bakın Oktay Hoca bu kuyruklu yalanı nasıl çürütüyor:
“Cumhuriyet’in 10. Yılı’nda büyük ozan Veysel, Atatürk için bir
destan yazıyor…
Bu destanı kendisine okumak için bir arkadaşıyla birlikte Sivas’tan
kalkıp Ankara’ya geliyorlar.
Aşık Veyselin Ankara’ya giremediğini öne süren yalancıların
söylediklerinin aksine, 45 gün süreyle Ankara’da kalıyorlar.