Son 15 günde, söyleşi ve imza günlerimiz için iki kez Almanya’ya gittim.
İlk durağım Frankfurt oldu. Salı günü de Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nin Gelsenkirchen-Schalke kentindeki etkinliğimize katılmak üzere Düsseldorf’a uçtum.
Özellikle son yolculuğumdan bazı çarpıcı gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Örneğin Düsseldorf Havalimanı’na inip, pasaport kontroluna doğru yürürken, yanıma yaklaşan iki yolcu ile kısa sohbetlerimiz oldu.
İkisi de Türkiye’de meslek edinmiş bu Türk yolcular, Almanya’ya yerleşmek üzere geldiklerini söylediler.
Nedenini sorduğumda ikisi de artık demokratik, yargısı bağımsız ve ekonomisi istikrarlı bir ülkede özgürce ve korku duymadan yaşamak, çocuklarını geleceğe burada hazırlamak istediklerini söylediler.
★★★
Gelsenkirchen’e ilk gelen Türkler, ağırlıklı olarak Zonguldak’daki kömür ocaklarında çalışan işçiler arasından seçilmişler.
Ruhr bölgesine yayılan kömür madenleriyle en ağır işlerde çalışmak için, sanki at satın alır gibi, dişleri kontrol edilerek, göğüslerine çarpı işareti konularak Almanya’ya getirilen (70’li yılların başlangıcı) ilk işçi kafilesinden bu yana, onlarla ilgili haberler, belgeseller yapıyorum.
Birinci kuşağın gurbetçileri, öylesine çok çalıştılar ki; Almanların 50 yılda çıkarabileceği kömürleri 15-20 yılda yeryüzü ile buluşturdular.
Ocaklar kapatılınca, sağlıklarını yüzlerce metre derinlikte bırakarak toprak üstüne çıkabildiler!..
Kazandıkları markları da, (Almanya’nın o yıllardaki para birimi) yemeyip, içmeyip yurda gönderdiler.
Türkiye ekonomisi döviz üretmekte zorlanınca o marklarla can simidi oldular.