Cumhuriyet Bayramı’nın coşkuyla kutlandığı bir 29 Ekim’de dünyaya geldi. Ağabeyi ise 30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri yapılırken doğmuştu.
★★★
Küçüklüğünde 29 Ekimlerdeki fener alaylarının kendisi için düzenlendiğini, havai fişeklerin gökyüzünü düşlerindeki renklere, yine doğum günü nedeniyle boyadığını zanneder; “Bu kadar masrafa, onca zahmete ne gerek var” diye düşünürdü.
Ta ki günün birinde arkadaşı Sabahattin’in “Ne safsın be, o havai fişekler senin için değil, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için atılıyor” deyip, tüm hayallerini yıkana kadar!..
★★★
Bu gerçeği öğrendiğinde hayalleri yıkılmıştı ama, Cumhuriyet’in böylesine coşkuyla kutlanıyor olması, tertemiz yüreğini büyük sevinç ve mutlulukla doldurmuştu. Hemen eve koşup annesine sarıldı. Kadıncağız şaşırmıştı. “Hayrola ne oldu yavrum” diye sorunca, “Beni böylesine muhteşem ve çok özel bir günde düyayaya getirdiğin için sana ne kadar teşekkür etsem azdır anneceğim” dedi. Bu kez canının parçasını kucaklama sırası annesine gelmişti. Gözyaşlarını silerken “Ne mutlu bana. Artık Cumhuriyet’i, onun kurucusu Atatürk’ü çok seven, yaşadığı sürece de onun eşsiz emaneti Cumhuriyet’i severek koruyacak bir oğlum var” diyordu.