Edip Cansever usta; “Gökyüzü gibi bir şey ilk gençlik, hiçbir yere gitmiyor…” der.
Bu sözün doğruluğunu en çok ilk gençlik arkadaşlarımla buluşup, Beyoğlu’nda gezerken hissederdim.
Beyoğlu sanki bizim ilk gençliğimizin yıldızlı gecelerini üstünde taşıyordu. Gençliğimiz ne kadar ışıltılıysa, Beyoğlu da o kadar ışıltılıydı. Fakat benim için o yılların en ışıltılı yeri; İstiklal Caddesi’nden Taksim’e doğru yürürken sağda kalan çikolata dükkanıydı. O ufacık dükkanın vitrininde tepeleme Beyoğlu çikolataları dururdu. Fındıklı çikolatalar müthiş bir cazibeyle ışıl ışıl parıldar, fareli köyün kavalcısının sihirli flütünden yayılan büyülü ezgi gibi gelip geçenleri, özellikle de çocukları kendine çekerdi.
★★★
Televizyoncu olduktan sonra da ilk gençlik arkadaşlarımla tıpkı eski günlerdeki gibi dolaşırdık Beyoğlu’nu… Tek fark, artık ünlü olmamdı. Çikolata dükkanının önünden geçerken anılarım ve çocukluğum, aklımın kıyısında upuzun duran, gittikçe de uzayan birer karartı gibi belirirdi. Hep eski günler, anılar, Kafdağı’na benzeyen ilk gençliğin, çocukluğun öte yanı, Anka Kuşu’nun...