Hani “soğuk iliklerime kadar işledi” derler ya işte öylesine bir kış günüydü.
Karadeniz’den uğultularla kopup gelen karayel, işe yetişme telaşındaki İstanbulluları, insanın suratına adeta ok gibi saplanan buzlu kar tanecikleriyle kovalıyordu!
Bulunduğum sıcacık ofiste bir cam kenarında oturmuş, kar tutup trafik durmadan gideceği yere varmaya çalışan insanları seyrediyor, bu arada o gün yazacağım konuyu düşünüyordum.
* * *
Sabah evden çıkmadan önce “O”nun pırıltılı zekasıyla sözcüklere dans ettirdiği ve finalinde “işte budur” dedirten alkışa değer harika yazısını okumuştum.
O nedenle midir, yoksa kendime çok yakın hissettiğimden midir bilmem, içimden aramak geçti.
Hemen numarasını çevirdim.
Cevaba “Oooo Uğurcuğum, nasılsın” diyerek başlamadığı için, bir sorun olduğunu anladım. (Sonradan cep telefonundaki bazı kayıtlı numaraların bir işlem sırasında silindiğini öğrendim)
Sesimi değiştirip “Bekir abiciğim ben Hasan, nasılsın abi” dedim.
Biraz düşündükten sonra sordu:
– Hangi Hasan?
– “Hangi Hasan olur mu abi, Cunda’dan balıkçı Hasan!..”
– Hasancığım, nasılsın kardeşim? Balık var mı?..
“Olmaz olur mu abi, dün gece lüfere çıktım, at çek, at çek!.. Hatta bi seferinde ‘Bu da Bekir abimin şansına’ dedim, daha zokanın pırıltısı suda kaybolmadan balık atladı abi… Ah burada olacaktın, sana da ikram edecektim!..”
– Sorma Hasancığım, artık Ankara’da yaşamaktan sıkıldım. Bu yaz geldiğimde, bir daha dönmemeyi düşünüyorum. Eşimle yaz kış Ege’de yaşama kararı aldık.
“Bekleriz abi, zaten sen ve yengemiz olmadan buraların tadı yok!..”
– Tamam Hasancığım, ben senin numaranı kaydediyorum. Ailene de selam ve saygılar…