Pazarda dolaşırken, semt kahvesinde çay içerken, ya da yolda yürürken yurttaşlar önümü kesip soruyorlar:
“Bu sıkıntıları nasıl aşacağız?..”
Bu soru ne zaman sorulsa aklıma sevgili Müjdat Gezen”in “Bir Kar Tanesinin Çığa Dönüşümü” kitabındaki şu satırlar geliyor:
“Bilemem ben. Çünkü kar tanesi değilim. Onlar adına konuşamam da... Bunu bilse bilse bir kar tanesi bilir...
Hepsi başka başka desenlerde olan kar taneleri birer mucizedir. Eridiklerinde de aslında çok yararlıdır. Barajlar onlarla suya kavuşur.
★★★
Bir kar tanesi olsaydım ben ne yapardım?
Uzun süre kalamazdım doğunun köy yollarında mesela. Aylarca doktor bile giremeyen köyler, benim yüzümden doktorsuz kalacaklar diye üzülürdüm.
Kar tanesi olsam, kimsenin üşümesini istemezdim mesela. Kimse üşümesin diye eritirdim kendimi, erirdim!
Kar tanesi olsam, kurak yerlere yağmak isterdim yararlı olmak için. İnsanlar susuz kaldıklarında erimiş halimden yararlansınlar diye.
★★★
Ben bir kar tanesi olunca tek başıma...
O zaman hiçbir şeye yaramam ki!..
Biz topluca yağdığımızda yararlı olabiliriz ancak.
Tek bir kar tanesi tek başına ne yapabilir ki?
Ancak o zaman bir araya gelip, öyle yağıp dünyayı değiştirebiliriz.
Önce kendi toplumumuza yararlı oluruz, sonra dünyaya...
Önemli olan kar tanesi değil kar yığını olup yığınlarla yararlı olmak...
Tek başına bir kar tanesinin pek önemi yok demek ki!..”