TRT’de çalışırken hazırladığım bir haberde Bakırköy
Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin insanlık suçlarıyla
dopdolu geçmişini anlattığım bölüm, utanç verici durumda payı
olan Prof. Dr. Ayhan Songar tarafından sansürlenince, istifa
edip ayrılıyorum.
O tarihte, yani 1986 yılında, henüz
özel televizyonlar kurulmamış.
Gidebileceğim en yüksek tirajlı yayın organı basınımızın amiral
gemisi Hürriyet Gazetesi.
Beklediğim davet çok geçmeden geliyor.
Gazetenin patronu (merhum) Erol Simavi ve (basın şehidi)
Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç ile bir yemekte buluşup Hürriyet
ile anlaşıyorum.
Hemen tanıtımlar, televizyon
reklâmları başlıyor.
★★★
O zamanlar günlük tirajı 1 milyona yaklaşan Hürriyet’e geçtiğim
duyulunca, ihbar yağmuru gecikmiyor.
Bunlardan biri çok çarpıcı:
İddiaya göre İstanbul’daki bir üniversite hastanesinin
çatısı altında örgütlenen çete, Sosyal Sigortalar Kurumu’nu
soyuyor!
İlaç ve sarf malzemeleri üzerinden kurumu
çarpan gözü dönmüş vurguncular, ölüleri, hatta mezar taşlarını bile
vurgunlarına alet etmekten çekinmiyorlar!..
★★★
33 yıl sonra…
Geçen gün SÖZCÜ’de manşet:
“SGK’da Ölülere Bile Sağlık Hizmeti
Verilmiş!..”
★★★