İlmi engelleyenler ve insanları yalanlarla meşgul edenler, insanlığın en büyük düşmanlarıdır.
İnsan karşısında üstün bir güç gördüğünde, ona itaat etmesi gerektiğine inanır.
Kişi, bir fikre, mezhebe körü körüne taraftarlık ederse yalanı gerçek zannetmeye başlar.
İnsan, aklının idrak edemediklerini inkar eden bir varlıktır.
Devlet üretim ve ekonomide tekelleşmenin önüne geçmelidir.
Yöneticilerin ve memurların devlet imkanlarını kullanarak ticaret ve üretime girmeleri, eşit olmayan koşullarda yapıldığı için adaletsizliğe yol açar.
Bir ülkede halka yüklenen vergiler az olursa, toplum çalışmak ve üretmek için daha fazla mücadele eder. Yeni ürünler ve yenilikler çoğalır, ülke kalkınır. Ancak devlet idarecilerinin refaha ve bolluğa alışması arttıkça, savurganlık büyür, bununla birlikte masraflar da çoğalır.
Bunun sonucunda ise halka yüklenen vergiler artar.
Toplum buna dayanmaya çalışır. Ama bir süre sonra vergilerin yavaş yavaş artmasına alışınca o da neyin arttığını bilemez!
Beşinci evre ölçüsüzlük ve israftır.
Bu aşamada iktidar, kendisinden öncesinin birikimlerini sorumsuzca şatafat ve gösterişe harcar. Bu arada en yakınındaki aile bireylerine de oldukça cömert davranır.
İktidar sahibinin çevresine topladığı kişiler liyakatli olmadıkları için, onlara altından kalkamayacakları görevler yükler, sorumluluklar verir.
Kapılarını halka kapatır. İnsanlardan uzaklaştıkça söz dinlemez olur ve etrafına etten duvar örer.
İyileşme umudu tükendiğinde de, kendi içine çökerek yıkılır.
Allah iyilerle beraberdir.