“Namus, haysiyet, şeref ve vicdan, genel ahlâk ve meslek ahlâkı kurallarına göre değerlendirilen, insanın hem başkalarının, hem de kendi gözündeki yerini belirleyen kavramlardır.
* * *
Emirle veya çıkarı için, inandığının tersine oy veren
politikacı…
Emirle veya çıkarı için, suç olduğuna inanmadığı halde,
dava açan, gerekmediği halde tutuklama isteyen ve yapan, insanları
haksız yere hapse atan, cezalandıran, özgürlüklerinden mahrum eden
adalet mensubu…
Emirle veya çıkarı için, gerçeklere aykırı
yalan haber yazan, manşet atan, yorum yapan, insanların
kişiliklerini haksız yere karalayan, efendilerini göklere çıkaran
medya mensubu…
Namussuzdur,
Haysiyetsizdir,
Şerefsizdir,
Vicdansızdır…
* * *
Ben her zaman, insanların asgari ahlâk sahibi olduklarına,
politikacıların, adalet mensuplarının ve medya çalışanlarının
da (bütün öteki meslek mensupları gibi) meslek ahlâklarına
asgari ölçüde bağlı olduklarına inandım.
Halâ da inanıyorum.
* * *
Ama çevreme baktığımda, topluma en üst düzeyde hizmet etme
mesleği olan politikacılar arasına…
Hepimizin güvencesi olan, canımızı, malımızı, özgürlüğümüzü devlete
ve başkalarına karşı koruyan adalet mensupları arasına…
Görevi topluma doğru haber ve bilgi vermek olan medya mensupları
arasına…
Namussuz, haysiyetsiz, şerefsiz ve vicdansız olanların da
sızdığını, bu nedenle de toplumda siyasete, adalete ve medyaya
güvenin azalmakta olduğunu gözlemliyor ve hem toplum, hem de bu
meslekler adına çok kaygı duyuyorum.