60’lı yıllar…
Anadolu kentlerimizin birisindeki ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tedavi gören hastaların büyük çoğunluğu bir yolunu bulup firar ediyor.
Panikleyen personel korku ve telaşla başhekime koşup “Hocam, 423 akıl hastamız kaçtı! Ne yapacağımızı bilemiyoruz, perişan durumdayız” diye haber veriyor.
Deneyimli başhekim biraz düşündükten sonra “Bana bir düdük bulun” diyor.
Düdük gelince de personelin sırayla arkasına geçmelerini istiyor.
Böylece başhekim önde, personel arkada, arada bir düdük çalıp, “çuf çuf” diyerek kent caddelerinde dolaşmaya başlıyorlar.