Türkiye, Enes Kara’ya ağlıyor.
Aile büyüklerinden beklediği anlayışı görememenin yanı sıra, tarikat yurdunda yaşadığı baskılara ve geleceğine yönelik umutsuzluğa yenik düşerek, henüz 20 yaşında bu dünyadan göçüp giden Enes’in trajik ölümü, eğitimin ve eğitimcilerin çocuklarımızın hayatlarındaki rolünü bir kez daha gözler önüne serdi.
Dünkü SÖZCÜ’nün manşetinde vurguladığı gibi Türkiye, eğer Atatürk’ün yoluna sırtını dönmemiş olsaydı Enes, mutlu bir genç olarak yaşayacak, o ve akranları gelecek korkusuna kapılmayacaklardı.
Bugün sizlere, bir öğretmenin öğrencisi için neler yapabileceğini, hatta onu karamsarlığın ölümcül pençesinden nasıl kurtarabileceğini gösteren, çok çarpıcı bir olayı anlatacağım.
★★★
“30’lu yaşlardayım. Okulun ilk günü, tören bitti. Öğretmen ve öğrenciler, gürültü patırtı, itiş kakış arasında ve heyecan içinde okula giriyor. Okul kalabalık. 2000 mevcudumuz var.