İktidarın kendisi gibi düşünmeyenlere yaptığı baskılar, basın
özgürlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik acımasız uygulamalar, halkın
gerçekleri öğrenme hakkına hizmet eden gazetecilere verilen
cezalar, Atatürkçü-yurtsever SÖZCÜ'nün, FETÖ'cü (!)
olduğuna yönelik çamurlar, Gökmen Ulu ve Mediha Olgun
arkadaşlarımızı hedef alan tutuklamalar…
Son olarak eski gazeteci, CHP Milletvekili Enis
Berberoğlu'nun zindana atılmasıyla dayanılmaz boyuta ulaşan
hukuksuzluklar…
Adalet duygusunu yitirmemiş herkese “yeter artık”
dedirten sayısız örnekler…
* * *
Yaklaşık yarım asırdır gazetecilik yapıyorum.
Bu süre içinde gerilim filmleri ve romanlarına konu olabilecek çok
sıkıntılı dönemler yaşadım. Yolsuzluk, hırsızlık, haksızlık ve
vurgun yapan siyasetçilerle ilgili haberlerim nedeniyle gelmiş
geçmiş tüm iktidarların hışmına uğradım, birçok kez yargılandım.
Ama tümünden aklandım…
Bırakın tehditleri, ölümün ürperten yüzüyle burun buruna
geldim. Korkunç cinayetler işleyen infaz çetelerine havale edildim.
Kötü bir alışkanlığım olmadığı için, cebime uyuşturucu koymaktan
tutun da, alkollü araç kullanırken yakalanıp teşhir edilmek gibi
bir yığın itibarsızlaşma tuzaklarına düşmedim. Temiz kalabilmek
uğruna cendere içinde yaşadığımdan, masum ailemize kadar uzayan
iftira çamurlarının şerefli Dündar soyadına hiç bulaşmamasını
sağladım. Severek
çalıştığım kurumlardan baskılar sonucu ayrılmak zorunda
bırakıldım. İşsiz günler, aylar yaşadım…
Tehdit edenlere her seferinde “Hodri Meydan”
çektim…
Arkamda kirli iz bırakmadığım, kimseye iftira atmadığım, kişilik
haklarına saldırmadığım, kısacası evrensel meslek ilkelerinden
ayrılmadan, sadece toplumun gerçekleri öğrenme hakkına hizmet
ettiğim için, “Acaba bir gün şunu bulurlar mı”
korkusuyla tanışmadım.
Sorulduğunda “Vicdanım öylesine rahat ki, duvara yatak resmi çizer,
karşısına geçip mışıl mışıl uyurum” dedim!..