Genç kuşaklar pek bilmez.
Türkiye’de televizyon
yayını Ankara merkezli başladı ve
zamanla yurt geneline yayıldı.
Tek kanaldan siyah beyaz yayın yapılan o emekleme
yıllarında, İstanbul’dan gelen Orhan Baykal ve Sacit Doğruyol gibi
ben de, mecburen Ankara’da yaşıyor, doğup büyüdüğüm kente ancak iş
çıktığında gelebiliyorum.
Orhan, Haber Dairesi Başkanlığı’nda muhabirlik yapıyor, Sacit’le
ikimiz Televizyon Dairesi’ne bağlı olarak çalışıyoruz. Henüz
bekarız. Hâlâ görüştüğüm arkadaşlarım ahlaklı, dürüst, çalışkan,
tertemiz insanlar. Nitekim “Yalandan kim Ölmüş” adlı
kitabı Orhan’la birlikte yazdık.
Uzatmayalım, Mithatpaşa Caddesi’ndeki televizyon binasına yakın bir
yerde ortaklaşa bir ev kiraladık.
Evi hiçbir sorun çıkmadan paylaşıyor, gül gibi geçinip
gidiyoruz.
Ancak zaman zaman eve gidip gelen bir arkadaşlarından hiç mi hiç
hoşlanmıyorum.
Çünkü dedikodu yapıyor, kolayca yalan söylüyor ve orada
olmayan herkesi çekiştirip iftiralar atabiliyor.
Bir iki sabrettikten sonra Orhan ve Sacit’e “Sizler
sağlam karaktere sahip güvenilir kişilersiniz. Ama o arkadaşınız
size hiç benzemiyor. Lütfen söyleyin bir daha evimize
gelmesin” dedim.