Başarılı roman yazarı kardeşim Hasan Baran, muhteşem bir romana daha imza atabilmek için şu bunaltıcı yaz sıcaklarında bile durmaksızın yazıyor. Bugün sizlere “Birecik, Fırat, Kelaynaklar” adını verdiği bu son çalışmasından, bir solukta okuyacağınız, çarpıcı bir efsaneyi aktarıyorum:
★★★
Hoşgör’ün artık güzel bir kayığı vardı. Kayığa baktıkça coşuyor, sevinçten taşıyordu. Bunca yaşa gelmiş, böyle bir sevinci şimdiye kadar hiç tatmamıştı.
Geçti baktı uzaktan kayığına, ismi eksikti. Kayığın her iki yanına da düzgün bir şekilde önce kurşun kalemle sonra da mavi boyayla kocaman harflerle ‘KISMETİM’ yazdı.
Pırıl pırıl parladı ‘Kısmetim’.
Gitti demirciye, bir küçük kayık çapası yaptırdı, urgancıdan sağlam kendir halat aldı.
Marangoza gidip iki de kürek yaptırdı.
Marangozun dükkânı tahta bir barakaydı, tezgâhı bile yoktu. Sadece keser, rende ve birkaç marangozluk aleti daha vardı. Bu basit aletlerle, kayık, kürek, çiğk öfte tokmağı yapıyordu.
Etrafa asılmış çiğ köfte tokmaklarının üstlerindeki ince kırmızı çizgiler Hoşgör’ün hoşuna gitti. İki tane tokmak aldı. Ahmet Yiğitbaşı, Birecik’in usta marangozlarındandı. Bu tokmakları kerestesi çok sağlam olan dağdağan ağacından yaptığını ve çiğ köfte olacak kara etin en iyi bu tokmakla dövülüp yumuşatıldığını anlattı.