1991 yılının Temmuz ayı…
Mehmetçik, kavurucu yaz sıcağında terör örgütü PKK'ya karşı amansız
mücadele sürdürüyor.
Çatışmaların en yoğun olduğu bölgelerden biri, Hakkari kırsalı…
* * *
O günlerin birinde genç muhabir, sabahki haber toplantısında
müdürüne “Ben oraya gidip, bir sınır karakolundaki Mehmetçiklerle
birkaç gün geçirmek, onların canları pahasına sürdürdükleri
mücadeleye tanıklık etmek istiyorum” diyor.
Genç meslektaşının heyecan ve cesaretle dile getirdiği öneri
deneyimli yöneticiyi çok etkiliyor.
Hemen Genelkurmay'dan izinler alınıyor.
Gazeteci önce Diyarbakır'a uçuyor, oradan da helikopterle
Çukurca'daki Çayırlı Hudut Karakolu'na…
VH-100 helikopteri onu, karakol yakınlarındaki sarp kayalıklarla
çevrili avuç içi kadar bir boşluğa indirip, hiç beklemeden başka
bir görev için tekrar yükseliyor.
* * *
Muhabir, boynunda fotoğraf makinesi, 10-15 günlük gazeteler ve
Mehmetçiklere ailelerinin gönderdiği mektuplarla dolu çantasıyla
karakola girdiğinde bir alkış kopuyor.
O anı anlatırken “Doğrusu böyle bir karşılamayı hiç beklemiyordum.
Askerin sıcak ilgisi, sanki kırk yıllık arkadaşmışız gibi sarılıp
kucaklamaları, beni çok etkilemişti. Öylesine duygulanmıştım ki,
gözyaşlarımı tutmakta zorlanıyordum” diyor.