Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı Simurg, (Zümrüd-ü
Anka ya da batıda bilinen adıyla
Pheoenix), bilgi ağacının dallarında yaşar ve her
şeyi bilirmiş.
Bu kuşun özelliği: gözyaşlarının şifalı olmasının yanı
sıra, yanarak kül haline geldikten sonra, kendi küllerinden yeniden
dirilmesiymiş. Efsaneye göre kuşlar, Simurg’a inanır ve onun
kendilerini her türlü kötülükten kurtaracağını düşünürlermiş. Bir
şey ters gittiğinde Simurg’u bekler dururlarmış!..
★★★
Ne var ki Simurg ortada görünmeyince, kuşkulanır olmuşlar ve
sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün, uzak bir ülkede bir kuş sürüsü, Simurg’un
kanadından bir tüy bulmuş.
Simurg’un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanıp hep
birlikte huzuruna giderek yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan
Kaf Dağı’nın tepesindeymiş.
Oraya varmak için
ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekiyormuş. Hepsi de birbirinden
çetin yedi vadi:
İstek, aşk, marifet, istisna,
tevhid, şaşkınlık ve yok oluş vadileri…
★★★
Kuşlar göğe doğru uçmaya başlamışlar.
İsteği ve sebatı yetersiz durumdakiler, dünyevi şeylere
takılanlar, yolda birer birer dökülmüşler. Bu arada yorulup
düşenler olmuş…
Aşk denizinden geçmişler önce, ayrılık
vadisinden uçmuşlar, hırs ovasını aşıp kıskançlık denizine
dalmışlar.
Kimi ayrılık vadisinde kopmuş sürüden, kimi hırslanıp düşmüş ovaya,
kimi de kıskanıp batmış göle!….
★★★