Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nden (ÇYDD)
aldığı bursla üniversiteyi bitirip, yine bursla yurt dışında
akademik eğitimine devam eden bir okurum, tatil için döndüğü
ülkemizde yaşadığı inanılmaz olayı anlatıyor:
“Tatilde bile boş durmam, çalışırım. Garsonluk yaptığım turistik
tesisin lokantasında hizmet ettiğim kişilerden biri, ÇYDD sayesinde
okuduğumu öğrenince, birdenbire vakfın kurucusu Türkan
Saylan Hocamız için “O bir FETÖ projesiydi” deyiverdi!
Adamın bu korkunç iftirası karşısında kan beynime sıçradı! Yine de
sinirlerime hakim olarak merhumenin başına ne geldiyse FETÖ
ile mücadelesinden geldiğini, herkesin “Muhterem Hocaefendi”
diyerek Fethullah Gülen’in elini eteğini öpme yarışında olduğu
yıllarda hiç korkmadan örgütün ipliğini pazara çıkardığını
anlattım. İntikam peşinde koşan FETÖ’cü polis ve
savcıların kanserle boğuştuğu hasta yatağında bile onu tutuklamak
istediklerini hatırlattım… Adam hâlâ “O bir FETÖ
projesiydi” demeyi sürdürünce de şefime söyleyip, o masaya
servisi bıraktım…”
* * *
Okurum çok haklı.
Dünyaca saygın, hayatını gençlerin çağdaş eğitim almalarına adamış,
örnek bilim insanı Prof. Dr. Türkan Saylan, Ali Kırca’nın
1999 yılında yaptığı unutulmaz “Siyaset Meydanı”
programında, FETÖ için bakın neler söylemişti:
“…Bir hekim olarak önemli sağlık sorunları olduğunu anladığım bir
kişinin Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl ele geçirileceği konusunda
talimatları var. Ben bir öğretim üyesi olarak da öğrencilerimizin
çeşitli okullarda ve evlerde (Işık Evleri) beyinlerinin nasıl
yıkandığını ve bu kurgusal olayın içerisine nasıl çekildiğini
görüyorum.
…Buralarda beyni yıkanmış çocuklarımızın rehabilitasyonlarını
sağlamak amacıyla İşkence Rehabilitasyon Merkezi gibi bir kurumun
oluşması gerektiğini düşünüyorum.
Şöyle bir örnek vereyim:
Bunlar (FETÖ) öncelikle fen liselerine el attılar. Çünkü
orada okuyanlar çok akıllı, zeki çocuklardı.
Yıllar önce bir fen lisesinde TÜBİTAK tarafından Atatürk konulu
konferans vermek üzere gönderilmiştim. Çocukları topladım ve
Atatürk konusunda bazı şeyler söyledim. Öğrencilerin hepsi
erkekti.
Konuşmanın sonunda bir çocuk usulcacık yanıma sokuldu ve adeta
sarılmak istercesine şunları söyledi:
‘Hocam güzel şeyler anlattınız ama biliyor musunuz biz çok
başarılıyız. Çünkü aramızda hiç kız yok! Zira kızlar şeytandır!..
Onlar olsa bu başarıyı yakalayamazdık!..’
Kızların şeytan olduğunu düşünen bir çocukta bilim kafası nasıl
gelişebilir? Hayata nasıl uyum sağlayabilir? O çocuklar Türkiye
Cumhuriyeti’nin çağdaş, laik demokratik düzenine nasıl uyum
gösterebilir? Ayrıca bu çocuklar kolaylıkla Cumhuriyet ve Atatürk
düşmanı olabilirler!..