Günlerdir gözümün önünde hep o görüntüler…
Kadınlı erkekli binlerce sivil, Suriye sınırımızdaki tellere
dayanmış, son bir umutla Türkiye’ye geçmelerine izin verilmesini
bekliyor.
Can havliyle gelenler arasında yaşlılar, kucakta götürülen
hastalar, hatta bir eliyle henüz yürüyemeyen kardeşini, diğeriyle
de koca bir çuvalı kavramış, ha düşürdü, ha düşürecek minicik
çocuklar var.
Kameralar umutla kederin birlikte yerleştiği yüzlerden yakın
çekimler alırken bir kaçışma başlıyor.
Çünkü ellerinde otomatik tüfeklerle IŞİD’li teröristler
görünüyorlar.
Yerinden yurdundan olmayı
göze almış çaresizleri otomatik
tüfeklerle dürterek, korkutarak
geri döndürüyorlar.
Zavallılar bir örneği ancak kâbuslarda yaşanacak dehşet sahneleri
arasında geldikleri gibi gidiyorlar.
Sırtlarındaki yükleriyle umutsuzluğa, belki de ölüme doğru
koşuyorlar.
Benimse hafızama, bunlar gibi bir yığın acı verici fotoğraf
karesinin yanı sıra, IŞİD teröristlerinin sırıtarak “sus” işareti
yapmaları ve Mehmetçiğin bakakalması yerleşiyor.
İşaret çok anlamlı mesajlar gönderiyor.