Gazetecilik, soru sorma mesleği olduğuna göre bugün bir
değişiklik yapalım ve yazımıza çarpıcı bir soruyla başlayalım:
Türkiye'yi yönetenler, Kuzey Afrika'dan başlayıp, Asya
içlerine kadar uzayan çok geniş bir coğrafyada yönetim ve harita
değişikliklerini hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi'ne (BOP)
böylesine angaje olmasalardı!..
Suriye krizi patlak verdiğinde Esad'ı bir an önce devirip,
yerine Müslüman Kardeşler'i (İhvan) getirmek için çatışmalarda
taraf olmasalardı!..
Kan gölüne dönen topraklarda Osmanlı'yı yeniden inşa ve
ihya etmek gibi hayaller peşinde koşmasalardı!..
Kısacası “Komşularla iyi geçinmek ve kendi aralarındaki
çatışmalara müdahil olmadan uzlaştırıcı rol üstlenmek” şeklinde
özetlenebilecek geleneksel Türk dış politikasını terk
etmeselerdi?..
* * *
IŞİD denilen caniler güruhu dünyanın başına bu boyutta
bela olabilir miydi?..
PKK/PYD/YPG bu kadar güçlenip Türkiye için bir güvenlik
tehdidine dönüşebilir miydi?..
Türkiye onca askerini, polisini ve masum yurttaşını Suriye
krizi kaynaklı teröre kurban verir miydi?..
Ülkemiz milyonlarca Suriyeliyi barındırmak ve onların sebep
olduğu sosyal ve ekonomik sorunlarla uğraşmak zorunda kalır
mıydı?..
Sayfalar dolusu yazabileceğim soruları uzatmıyorum.
Çünkü verdiğiniz cevabı duyar gibi oluyorum:
“Hayır, büyük ihtimalle bunların çoğu
yaşanmazdı!..”
* * *
Boğuşmak zorunda olduğumuz dağ gibi sorunlar yetmiyormuş gibi
şimdi de başımıza Katar merkezli kriz çıktı!
Suudi Arabistan ve Mısır'ın başını çektiği Arap ülkeleri,
Katar'ı, Müslüman Kardeşler ve Hamas'la olan ilişkisi nedeniyle
“terör destekçisi” ilan edip bağlarını kopardı.
Çünkü arkalarında Amerika Birleşik Devletleri vardı!..
Türkiye'yi yönetenler ise serin kanlı hareket edip dengeleri
gözetmesi gerekirken, hemen Katar'ın yanında yer aldı!
Bunun üzerine yandaş kalemlerden Abdülkadir Selvi bile
“Katar krizinde bir tık sonra Türkiye mi var?” sorusunu
sormak zorunda kaldı.