70’li yıllar… Mevsim kış…
İstanbul’un yoksul arka sokaklarından birindeyiz…
Tek tük atıştıran kar tanelerinin yüzümüze ok gibi saplandığı bir
gece yarısı soğuğunda, kameraman arkadaşımla, sabahçı kahvesindeki
inşaat merdivenine tırmanarak “bekar odası”na
çıkıyoruz! Çünkü çatıdaki barınağa tek çıkış yolu bu inşaat
merdiveni!..
Hayatımda ilk kez gördüğüm “bekar odası” uzun, upuzun, ilk bakışta
hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir izbelik!..
Yaklaşık 50 ranzanın tümü, altlı üstlü dolu…
Kirden simsiyah olmuş çarşafsız yataklarda sızıp kalmış insanlar,
gök gürültüsünü andıran horultularla uyuyor.
Ciğerleri sökülürcesine öksürenler bile, o derin uykuları
bölemiyor.
Çoğu inşaatlarda boğaz tokluğuna çalışan, ya da iş
bulabilme umuduyla “taşı toprağı altın” (!) İstanbul’a gelen fena
halde çaresizlerin arasından geçerek, dipteki cılız, arada bir göz
kırpan ışığa doğru ilerliyoruz.
Üzerindeki toz toprak nedeniyle her an sönecekmiş izlenimi veren
ampulün sarktığı yerde ne duruyor biliyor musunuz?
Başında kasketi, mavi gömleği, omzundaki bembeyaz güvercini
ve umut veren bakışlarıyla Bülent Ecevit…
“Karaoğlan”, bekar odasının umutsuzlarına
gülümsüyor…
Fotoğrafta ABD Başkanı George W. Bush’la görülen merhum Başbakan Bülent Ecevit, saygı gösterilen bir devlet adamıydı
* * *