Sevgili okurlarım,
Kur’an, insanı çok ve sık sık şaşırtan bir kitaptır. Bu tavrın
arkasında Kur’an’a egemen olan ‘yaratıcı
gerçekçilik’ vardır. Bu zamanlarüstü kitap, bir
bakarsınız, görünüşte aynı olan iki tablonun birini lanetler,
birini
yüceltir. Örneğin, temel ibadetlerinden biri olan
(birincisi okumak) namazı, çıkarlara, halkı aldatmaya, halkın
malını çalıp çırpmaya araç yapıldığında
lanetliyor. Namaz kılmayanları lanetlemiyor da o
namazı çıkarlarına alet eden maskeli müşrik tipleri lanetliyor.
İftar sofraları da aynen öyledir.
Bu sofralar, Ramazan’ın temel mesajı olan paylaşım
gerçeğinin hayata girmesine yardımcı oluyorlarsa onlar rahmet
sofrasıdır. Aksi halde, nasıl reklam edilirlerse
edilsinler rahmet sofrası olmaktan çıkar, lanet, şov sofrası
olurlar.
Kur’an’a göre, şov aracı olan her şey şirk ve lanet
vesilesidir.
* * *
Ömrünü Kur’an’ı ve Muhammed’i anlamaya vakfetmiş bir ilim ve
fikir adamı sıfatıylaben bu sofralara yıllarca baktım ve
çok erken bir devirde hemen hemen tümünün bir biçimde rahmet
sofrası olmaktan çıktığını gördüm.
Bu sofraların rahmet olanlarını ayırmada temel ölçütler
şunlardır:
1. Riyakarlıktan yani gösterişten, şovdan tamamen arınmış
olacaklar.
2. Sofrada servis edilenlerin yüzde yüzü, helal
olacak. Yani ikramda bulunanın öz alın teri ve
emeğinin ürünü olacak. Talan havuzlarından gelen
paralarla veya milletin maliyesinden aktarılan paralarla alınmış
olmayacak.
3. Ramazan’ın ruhuna ve amacına uygun
olarak, yoksulların, az gelirlilerin korunmasına,
mutlu edilmesine yardımcı olacaklar.
4. Savurganlıktan tamamen uzak
olacaklar. Çünkü savurganlık zulümdür ve zulüm
sergileyerek Tanrı rızası kazanılamaz.