“Bir gün gene çekimdeyiz… Arkadaşlarımdan
biri nefes nefese yanıma geldi: “Abi seni Doğan Güreş
Paşa arıyor…”dedi. Haydaaa, sardık mı başımıza işi!..
İstemeye istemeye aldım telefonu. “Bir dakika, paşamı
bağlıyorum” diyen sekreterin ses tonu bile emreder
gibiydi!
Bayağı gerginim, telefonda marşlar çalınıyor! Az sonra Paşa
bağlandı:
– Oğlum hiç yakışıyor mu sana?
Ben: “Paşam, mizah bu; hoşgörüyle karşılamazsanız
gelişemez!..”
– Ama evladım, koskoca Genelkurmay Başkanı'yla eğlenilir mi?
Ben: “Estağfurullah efendim, bu bir şaka!.. Ayrıca
Başbakan'ı, Cumhurbaşkanı'nı bile hicvediyoruz. Hatta onlar ertesi
gün telefon açıp tebrik ediyorlar! Siz de öyle baksanız, sitem
yerine tebrik etseniz!..”
– Bak oğlum, askerlik günlerinde böyle konuşmuyordun ama! Ayrıca
ben tebrik etsem bile, senin yaptığını hoş karşılamayan yüzlerce
asker var emrimde! Onlara mani olmakta güçlük çekiyorum. Her an
çıkıp gelebilirler yanına!..
Ben: “Paşam beni tehdit mi
ediyorsunuz?..”
– Hayır, gerçekleri söylüyorum. Emrimde bu yaptıklarına kızan
yüzlerce, hatta binlerce asker var!
Ben: “Askerleriniz benim için İstanbul'a geliyorlar,
öyle mi?”