Yaşlı kadının dükkanı mahallenin simgelerinden biri olmuştu.
Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadan yıllardır avuç içi kadar
yerde el emeği göz nuru dikişler yapıyordu.
En çok da okulların milli bayram kutlamaları için
düzenlenen etkinliklerin özel kostümlerini dikerek hayatını
kazanıyordu.
Geçen gün oradan geçerken baktım, dükkan kapanmıştı!..
“Acaba hastalandı mı, yoksa başına kötü bir şey mi
geldi” diye düşünürken köşebaşında göründü.
* * *
Son birkaç eşyasını toparlayıp götürmek için uğramış.
“Hayrola niçin kapattınız dükkanı” diye sorunca,
şöyle bir sağa sola baktı ve ancak benim duyabileceğim kısık bir
sesle “Okullar artık kostüm siparişi vermiyorlar. Çünkü
yöneticiler üzerlerindeki ağır baskı nedeniyle milli bayramları
eskisi gibi kutlamaktan korkuyorlar. İş olmayınca neden boşu boşuna
kira vereyim” dedi.
Sonra titreyen elleriyle kilidi açtı. İçerisi hâlâ kumaş ve iplik
kokuyordu.
Ne hissettiğini sorunca “Ah hiç sormayın… Neredeyse hayatım
burada geçti. Çok güzel, unutulmaz günler yaşadım… Öyle zamanlar
oldu ki çocukların giysilerini merasime yetiştirebilmek için
gece-gündüz çalıştım. Sonra koşarak kostümlerini almaya gelen
evlatlarımın sevinçlerini, mutluluklarını onlar kadar sevinç ve
heyecanla paylaştım… Bundan sonra beni o anılar
yaşatacak!..”
Teselli etmeye çalıştım ama nafile… Ne var ne yok bir valize
doldurarak çıktık.