Yaklaşık iki aydır her gece olduğu gibi, 3-4 saatlik bir uykudan, günün ilk ışıklarıyla uyanıp milletine şu mektubu yazdı:
Bir hasret türküsü söyler gibi, bir sevda türküsü dinler gibi güzel yarınlara, umuda ve mutluluğa adanmış bir yolda birlikte yürüyoruz.
Biz rüzgar olsak, tek bir dalı incitmeyiz.
Yağmur olsak bereketle düşeriz alın teri döktüğümüz toprağa.
Biz Anadolu insanıyız; böyle gördük, böyle öğrendik, böyle büyüdük.
Bu nedenle gönül köprüleri, huzur köprüleri, barış köprüleri, kardeşlik köprüleri kurmak için ülkemizin dört bir yanını karış karış geziyorum.
Biz topraklarından bereket fışkıran, üreten, ürettiğinin karşılığını alan, bolluk ve refah içindeki bir ülkede yaşamayı hak eden insanlarız.
Bunun için huzura ihtiyacımız var. Bir yerde huzur varsa o yerde bereket vardır, mutluluk vardır, dayanışma vardır, kardeşlik vardır, başarı ve doğal olarak zenginlik vardır.
Bu yüzden benim çılgın projem; huzur!
Barışacağız, büyüyeceğiz, hakça bölüşeceğiz.
İnsana yatırım yapacağız. İnsana yatırım yapmak için sanayimize yatırım yapacağız. Fabrikalar açıp işsizliğe çare olacağız. Çiftçimize yatırım yapacağız. Gençlerimiz tasarım yapacak, marka yaratacak, teknoloji üretecek. Çağı onlarla birlikte yakalayacağız. Yeniden kendi kendimize yeten bir ülke olacağız.
Sen de biliyorsun ki; Türkiyemiz çok zengin bir ülke. Biz bu zenginliği üretim ekonomisine, iş alanlarına, yani yatırıma aktaracağız.
Mektubuma mutlu, mesut yarınlarda buluşmak üzere son veriyorum.
Sağlıkla, huzurla, mutlulukla kalmanı diliyorum.
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim.
Her zaman söylediğim gibi; tepeden tırnağa cesaret, her şey Türkiye’yi sevmekten ibaret…
Bu milletin evladı,
Muharrem…”
* * *