Benimle aynı günde ama yıllar sonra, 28 Ağustos 1972’de ikisi kız 4 kardeşin en küçüğü olarak Erzincan’da dünyaya geldi. Ailesi Erzurum Şenkayalıydı.
Babası Erzincan SSK Hastanesi’nde işçi olarak çalışıyordu. Annesi ise okuma yazma bilmemesine karşın, çocuklarının iyi eğitim almaları için çırpınan, fedakar bir ev kadını…
Hayatının ilk unutulmaz macerası, babasının yeni görev yeri için Erzincan’dan Erzurum’a eşya kamyonunun kasasında giderlerken yaptığı yolculuk oldu.
Erzurum’da taşındıkları ev toprak damlıydı. Yağmur yağdığında her tarafı akıyordu. Böyle durumlarda annesiyle birlikte evin içinde koşuşurlar, tencere, kova ne bulurlarsa, akan yerlere koyarlardı.
Ama günün birinde öylesine yoğun yağdı ki bunlar yetmedi. Annesinin tek eşyaları olan yatakların ıslanmasını önlemek için çırpınması yetmemiş, hepsi sırılsıklam olmuştu. Cefakar kadın “Ben akşama sizi nerede yatıracağım” diyerek hüngür hüngür ağlamıştı.
***
Erzurum’un Doğu sınırındaki Şehitler Mahallesi’nde çatılı bir ev kiraladıklarında kendilerini sınıf atlamış, adeta zengin olmuş gibi hissettiler. Zira artık yağmur yağdığında ıslak yataklarda uyumak zorunda kalmayacaklardı!..