Ressam-yazar Haldun Sevel, bir sabah erkenden, Maviş adlı küçük teknesiyle, Ayvalık’tan yola çıktı. Bir süre sonra Midilli’nin “Kolpos Yares” koyuna demirledi. Geceyi orada geçirdi.
Ertesi sabah uyandığında tekneye çarpan dalgacıkların sesiyle birlikte, kulağına bir türkü çarptı;
“Ela popses tukoma/ Masu pekso baklama/ Naka tebu niyageli/ Napoleksu çiftetelli, çiftetelli, çiftetelli... “
Sevel, dışarı çıkıp bakındı. Az ötedeki kayıktan geliyordu bu ses.
Civardaki teknelere balık satan yaşlı bir adam, hem sazının tellerine vuruyor, hem de türkü söylüyordu. Kayıkta kürekleri 10- 12 yaşlarında bir kız çocuğu çekiyordu.
İhtiyar balıkçı işaret edince küçük kız kayığı Maviş’e yanaştırdı.
Haldun Sevel, yarım Yunancası ile balığın fiyatını öğrenmeye çalışırken; ihtiyar, gayet temiz bir Türkçe ile sordu:
- “Siz yoksam Türk müsünüz?... İstanbul’dan, Fenerbahçe’den mi geliyorsunuz yoksam?...”
Sevel, olumlu yanıt verince, ihtiyar ile küçük kız, birbirine bakıp gülmeye başladılar. Ardından sorular geldi: