Tren, zirvesi karlı yalçın yamaçların arasına sıkışmış yemyeşil
vadileri, bembeyaz köpükler saçarak göllere doğru koşan akarsuları
geride bırakarak, başkent Zürih’e doğru müthiş bir hızla
ilerliyordu.
Emlakbank’ın yeni yöneticileri, eski adı Emlak Kredi Bankası olan
kurumu (yaklaşık 100 milyon dolar) dolandırdıktan sonra İsviçre’ye
kaçan ve burada krallar gibi yaşayan hortumcuyu takibe alıp, yıllar
sonra dava açmışlardı.
Genel Müdür Bülent Şemiler yönetimindeki Emlakbank ekibinin
İsviçre’deki girişimlerini, Hürriyet Gazetesi’nin efsanevi Genel
Yayın Yönetmeni, basın şehidi Çetin Emeç’in görevlendirmesiyle adım
adım izliyordum.
Zürih treninde, Emlakbank ekibiyle yan yana iki kompartımanda
yolculuk ediyorduk. Bir ara koridora geçip hem ressam fırçasından
çıkmış izlenimini veren zümrüt yeşili doğayı seyretmeye, hem de yan
gözle o kompartımanda neler olup bittiğini gözlemeye başladım.
Kısa bir süre sonra Bülent Şemiler’in sağ kolu Engin Civan da
yanıma geldi ve aramızda hiç unutamadığım şu konuşma geçti:
– Uğur Bey, siz Türkiye’nin yetiştirdiği en değerli
gazetecilerden birisiniz!..
Teşekkür ederim.
– İçeride konuştuk ve sizin halk adına büyük bir cesaretle
yaptığınız işlere bizim de destek olmamız gerektiğine karar
verdik!..
Ne gibi?
– Biliyorsunuz, bankamızın Ataköy’de konutları var! Bazı
gazetecilere kolayca prim yapacak daireleri, çok uygun fiyat ve
taksitlerle veriyoruz! Onlar da kısa sürede değeri ikiye, üçe
katlanan bu konutlardan büyük kazanç sağlıyorlar!..
Eeee, bunun benimle ne alakası var?
– Şöyle var; bu dairelerden bir tane de size
verelim!..
* * *
Gülmeye başladım ve “Şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle Engin
Civan” dedim. “Buraya bir hortumcuyu takibe geldik. Tüm
harcamalarımı Hürriyet’in harcırahıyla yaptım. Hatta size de bir
sabah kahvaltısı ısmarladım. Otel ve diğer masraflarımın makbuzları
cebimde. Buna rağmen şimdi Türkiye’de, kimbilir ne dedikodular
yapılıyordur! O nedenle, bundan böyle benim ve birinci
derecede yakınlarımın değil konut almak, banka şubelerinize
tasarruf sahibi olarak girmeleri bile mümkün değil!.. Ben
başkalarına benzemem!..”
Yüzü allak bullak olmuştu. Şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemez bir
halde hızla arkadaşlarının yanına yöneliyordu ki, kolundan
tuttum:
“Haa, şunu da unutma. Ben bu hortumcu hakkında sürekli
haberler yapıyorum. Eğer yarın, öbür gün sizin de yolsuzluk
yaptığınızı veya rüşvet aldığınızı belgelersem, hiç kuşkunuz
olmasın ki onu da manşete taşırım!..”
Beklenmedik anda ters yumruk almış bir boksör gibi sallanarak
arkadaşlarının yanına gitti!..