Aradan üç gün geçti, yüzde 49.5 konusunda herkes hâlâ
şaşkın durumda.
Örneğin, her seçimde AKP’nin alacağı oyu üç-dört puan
fazla göstermelerine rağmen, bu kez sonucun yanına bile
yaklaşamayan “yandaş
anketçiler” hayretler içinde.
Siyasi analiz uzmanları, muhalefet
partilerinin sözcüleri, sosyologlar, hatta AKP’liler
bile şaşkınlıklarını gizleyemiyor.
Kimse 7 Haziran’dan bu yana geçen süre içinde AKP’nin
oylarının niçin 8.5 puan artmış olduğunu inandırıcı
biçimde izah edemiyor.
* * *
Oysa tablo çok net:
Senaryosu Saray’da yazılan “Kriz” adlı oyun, 1
Kasım günü meyvelerini verdi.
7 Haziran seçimlerinden önce Diyarbakır’daki
patlamayla başlayan, daha sonra birçok katliamla devam
eden terör eylemlerinde verdiğimiz acı kayıplar ve peş
peşe gelen şehit cenazeleri
karşısında “kaos çıkacak” paniğine kapılan
seçmen, “istikrar” ve “huzur” için oy kullandı. 7 Haziran
seçimlerinde AKP’den koparak MHP ve HDP’ye giden
yüzer-gezer oylar geri döndü.
Kuşatılmış medyanın yanı sıra “iktidara
karşı uslu, kendi aralarında ise
uzlaşmaz” bir tutum sergileyen muhalefet
partileri de bu tablonun arkasındaki derin hesapları
yeterince anlatmadığı için halk bunlara kafa
yormadı.
Seçmen çözüm sürecinin buzdolabına konulup PKK’ya seri
operasyonlar yapıldığını, buna karşılık geride
bıraktığımız 4 ayda Devlet Bahçeli’nin
ağzından “hayır”dan başka sözcük çıkmadığını görünce,
MHP’ye verdiği emanet oyları çekti. Terör örgütü PKK’yı
kınamayan ve “Türkiye partisi” olma iddiasını hayata
geçirecek hiçbir inandırıcı girişim sergilemeyen
HDP’yi de cezalandırdı.
Böylece sebepleri ne olursa olsun AKP sandıkta zafer
kazandı.