10 yıl önce…
Ergenekon, Balyoz, Odatv, Askeri Casusluk – Fuhuş, Amirallere Suikast ve Fenerbahçe gibi kumpas davalarının tüm hızıyla sürdüğü günler…
Yandaş gazetelerde adım, sık sık “tutuklanacak gazeteciler” listesinde yer alıyor.
O güne kadar sorunsuz çalıştığım ve saygın reytingler kazandırdığım patronum Aydın Doğan büyük baskılar nedeniyle Star Televizyonu'nu sattığından yaklaşık 6 aydır işsizim.
İstanbul havasının bahar kokmaya başladığı güneşli Nisan günlerinin birinde, SÖZCÜ Gazetesi'nin sahibi Burak Akbay ve babası merhum Ertuğrul Akbay dostumla, Yeşilköy'deki bir balık lokantasında buluşuyoruz.
Yemekte Burak Akbay SÖZCÜ'de çalışmamı teklif ediyor. (O tarihlerde Emin Çölaşan dostum da köşesinden beni SÖZCÜ'de yazmaya çağırıyor.)
Onlara FETÖ yargısının beni her an içeri alabileceğini, bu nedenle başlarının belaya girebileceğini söylüyorum.
Burak Akbay hiç düşünmeden “Biz de onlarla mücadele ediyoruz. Siz gelirseniz, bunu birlikte daha güçlü bir şekilde sürdürürüz” diyor.
Yemeğin ardından, el sıkışıp yolcu ettikten sonra, beni yakından tanıyan ve seven şef garson yanıma yaklaşıyor ve hiç unutmadığım şu uyarıyı yapıyor:
“Uğur Abi, zaten başın belada. SÖZCÜ gazetesi Ergenekon ve Balyoz
gibi davalara karşı çıkan, tutuklu askerleri ve aydınları savunan
yayınlar yapıyor. Sen orada çalışmaya başlarsan hemen içeri
alırlar!..”