Önce kısa bir hatırlatma:
Neydi küresel emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi?
Öncelikle coğrafyamızdaki petrol ve doğalgaz zenginliklerinin üzerine oturarak petrole muhtaç Çin ve enerjiyi yüksek maliyetle üreten Rusya başta olmak üzere, hızla büyüyen ekonomileri kontrol altına almaktı.
Bu amaçla Ortadoğu bölünüp parçalanacak, Büyük İsrail’in güvenliği için de “taşeron” PYD-PKK-YPG devleti kurulacaktı. Bu devletin Akdeniz’e açılması için Suriye’de rejim devrilecek ve ülke bölünecekti. Ama asıl hedef Şii İran’dı!..
Hedefe ulaşmak için de İran, tıpkı Saddam’a yapıldığı gibi adeta bir bardak suya muhtaç hale getirilecekti!..
Büyük hedeflerden biri de Türkiye’nin üniter yapısı ve caydırıcı güce sahip Türk
Silahlı Kuvvetleri idi.
Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri senaryonun hayata geçirilmesinin önündeki engellerden biri olarak görülüyordu.
Engeli aşmak için FETÖ eliyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ağır darbe indirmek, yurtsever-Atatürkçü subaylarını çeşitli iftiralar ve kumpaslarla tasfiye etmek gerekiyordu.
Nitekim TSK’ya yönelik hain tasfiye operasyonu 2007’den itibaren dalga dalga gerçekleşiyordu.
* * *
Şerden hayır doğar mı?
Rusya’nın başını çektiği, “Barzani Referandumu”nun da oluşumunu hızlandırdığı Türkiye, Irak, İran ve Suriye’nin dörtlü ittifakı, yaşadığımız coğrafyanın makus talihini değiştirecek bir barış sürecini başlatabilir mi?
Hatta mezhep çatışmalarını ortadan kaldırarak, uluslararası nifak odaklarının körüklediği düşmanlıkları barışa dönüştürebilir mi?
Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyup, sıranın İran ve Türkiye’ye gelmesinin önüne geçilmesini sağlayabilir mi?
Küresel emperyalizmin tezgahladığı kanlı oyun, artık net bir şekilde ortaya çıktığına göre niçin görülmesin ve niçin sağlanmasın?..
Eğer mezhepçi politikalar terk edilir ve Büyük Önder Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ülküsü etrafında dayanışma ve dostluk duygularıyla bir araya gelinirse, imkansızmış gibi görünen bu gelişmelerin hepsi gerçeğe dönüşebilir.