Sevgili okurlarım,
Barzani’nin Amerika’nın verdiği örtülü, İsrail’in ise açık ve pervasız desteğiyle 25 Eylül’de başvurduğu “Bağımsızlık Referandumu” hayatının en büyük hatası oldu. Böylece sadece bağımsız Kürt devleti rüyası değil kendisinin siyasi geleceği de son buldu. Bir ara Kerkük, sanki her an patlayabilecek bir saatli bomba üzerindeymiş gibiydi. Zira Barzani, Kerkük için “Ölmeye hazırım” derken, Araplar ve Türkmenler peşmerge işgaline karşı savaşmaya yeminli olduklarını söylüyordu. Kentte her an bir Arap-Kürt ve Türkmen-Kürt çatışmasının patlak vermesi nefesler kesilmiş halde beklenirken, durum birden değişiverdi. Kısa süre önce vefat eden Talabani’nin Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB) Partisi’nin İran’ın etkisindeki önde gelenleri, kendi emirlerindeki peşmergelere “çekilin” talimatı verince, Barzani’ninkiler bozguna uğradı. Önü açılan Irak ordusu da Haşdi Şabi birlikleri eşliğinde Kerkük’e girdi ve yönetime el koydu. Bu olaylar cereyan ederken Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) birlikleri de Astana’da kararlaştırılan dört çatışmasızlık bölgesinin en zor ve belalısı olan İdlib’e giriyordu.
Tüm öngörüleri doğru çıkan bilge diplomat, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’la bugünkü söyleşimizde, Kuzey Irak’ta bundan sonra ne gibi gelişmeler olabileceğini ve TSK’nın İdlib’de üstlendiği tehlikeli misyonu konuşacağız.
* * *
UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Elekdağ, Kuzey Irak ve Kerkük’te barış nasıl sağlanacak?