“Libya'da, Mısır'da, Kuzey Afrika'da diktatörleri
deviren küresel cihatçılar, şimdi de Beşar Esad'ı devirmek için
Suriye'deler. Allah'ın izniyle sıra onda!..”
Kriz patlak verdiğinde böyle diyordu Suriye'den haber geçen yandaş
gazeteciler ve televizyon ekranlarında ahkam kesen kerameti
kendilerinden menkul yalaka yorumcular!..
* * *
Esad'ın en geç iki ay içinde devrileceğini söyleyen
dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu'nun öngörüleriyle (!) cesaretlenen küresel cihatçılar da
akın akın Suriye'ye gidiyorlardı.
Tabii, genellikle Türkiye üzerinden!..
Önce Atatürk Havalimanı'na geliyorlar, İstanbul'da bir iki gün
kalıp gerekli ilişkileri kurduktan sonra Gaziantep başta olmak
üzere Güneydoğu kentlerimizden, insan tacirlerine verilen
komisyonlar karşılığında sınırı geçiyorlardı…
* * *
Öylesine rahatlardı ki, örneğin Mısır'dan gelen bir grup İhvancı, sanki babalarının eviymiş gibi Reyhanlı Kaymakamı'nın makam odasına davetsiz giriyor, kendilerini doktor olarak takdim ettikten sonra Kaymakam Yusuf Güler'le boy boy fotoğraf bile çektirebiliyorlardı! Şaşkına dönen Kaymakam bu kişilerin odasına kimler tarafından ve hangi gerekçeyle getirildiği sorulduğunda “Vallahi bilmiyorum. Ben de odama girdiklerinde fark ettim” diyordu!..
* * *
Sınırlarımız adeta yol geçen hanına döndüğü için yandaşların “küresel cihatçı” olarak takdim ettikleri “küresel teröristlerle” içli dışlı, can ciğer kuzu sarması durumlar sürüp gidiyordu!..
* * *