Gençliğim İstanbul-Samatya’da geçti.
O yıllarda Samatya bir şenlikti.
Neredeyse tümü avuç içi kadar bir meydana çıkan, yer yer cumbalı
kagir evlerin sıralandığı sokakların kokusu, mevsime göre
değişirdi. Örneğin Mayıs ayı ve ilk yaz geldiğinde çevreye, hatta
yukarıdaki Kocamustafapaşa’ya kadar, iplere
dizilmiş çirozluk uskumruların geniz yakan kokusu yayılırdı.
Eskilerin “Küçük Paris” de dedikleri
Samatya, yazları istavrit tava, kışa doğru
midye dolma ve lakerda, ama yılın tüm aylarında hep deniz
kokardı.
Bizlere, yani...