TÜRKİYE’nin altın ticaretinde tuhaf bir tablo belirdi yine; Kasım 2016’dan bu yana Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yapılan külçe altın ihracatı ve ithalatı bu tuhaflığın tam da odağında.
Mayıs ortasında ekonomi gazetecisi Zülfikar Doğan, Al-Monitor sitesinde dikkat çekmişti. Ardından da önceki gün Dünya’da Alaattin Aktaş yazdı. Doğrusu birkaç aylık veriyi bekleyip bunun bir eğilime işaret edip etmediğini bekleme eğilimindeydim. Ancak geçen hafta TÜİK nisan ayına ait dış ticaret ayrıntılarını yayınlayınca elzem oldu.
Ne olduğundan önce kısa bir altın bağlantılı arka planı anımsatalım. ABD ve AB tarafından İran’a 2010’da ticaret ambargosuyla başlayıp, 2012’deki uluslararası ödeme sistemi Swift’e uzanan bir blokaj uygulanmıştı. Ne ödeme kabul edip, ne de ödeme yapamayan İran, altın sevkiyatı ile bunu aşarak ambargoları delmeye çalışmıştı. Bir merkez Türkiye iken, diğer merkez de Birleşik Arap Emirlikleri olmuştu. ABD 2013 Temmuz ayından itibaren İran’a altın ihracatı ambargosu koyunca, hareket bitmiş görünmüştü.
Tuhaflık şurada; Türkiye’ye bir yandan külçe altın ithalatı yapılırken, diğer yandan külçe altın ihracatı yapılıyor. Nereden? Yine Birleşik Arap Emirlikleri’nden.
Külçe altın ihtiyacının üç temel kaynağı var; biri mücevher imalatı, diğeri ise değer saklama. Üçüncü yolu ise yakın zamandan biliyoruz; bir ödeme aracı olarak kullanmak.
TÜİK verilerinden hesapladığım hali ile; Temmuz 2013’ten Nisan 2017’ye kadar olan 45 ayda Türkiye’nin külçe altın ithalatı kabaca 630 ton. Aynı dönemdeki külçe altın ihracatı ise 556 ton. Yani net ithalat kabaca 75 ton.